27 Aralık 2010 Pazartesi

Kırık Bir Ayak

Hayatında daha önce aklı başında haliyle kırık bir kemiğin deneyimini yaşamamış bir insan olarak sonunda başıma (ayağıma) bu da geldi.

Cuma akşamı Taksim'den eve dönmek üzere iken, kaldırımın kenarında dengemi kaybettim. Tekrar toparlayamadan da kendimi yerde buldum. Sağolsun yanımdaki kahraman yavruları beni kaldırdı ancak duruma inanmayan arkadaşlardan "Gerek yok yahu yardıma, yürürsün sen" yorumlarını da almadım değil.

Bileğim burkulmuştur mantığı ile uyunulan bir gece, yapılan bir kahvaltı ve araba yolculuğundan sonra annemden işittiğim yeterince azar ile "burkulan bileğimi sardırmaya" gittiğim hastaneden "kırılmış fibula ucu" yüzünden alçıya alınmış bir ayak ile çıktım.

Sonuç: 6 hafta alçı, 2 günlük kesin yatak, 1 haftalık ev istirahati, kemiğin kayması durumunda ameliyat, izlenecek olan sayısız film, okunacak kitap ve çalışılması gereken finaller.

Bir süre adresim belli, napıyorsun sorusunun cevabı belli, ne zaman müsaitsin sorusunun cevabı belli: "Evdeyim, napayım oturuyorum, istediğiniz zaman müsaitim"..

Hiç yorum yok: