31 Ekim 2008 Cuma

Hafta sonu Kamp..

Su anda blog yazarsam cok vakit alacagini dusunuyorum ve saat gec olmaya basladigi icin tavuk bunyemin uykuya ihtiyaci var. O yuzden buradan duyuru yapayim dedim.
 
Cuma ogleden sonra kampa gidiyorum, cuma aksami car camping, yani arabanin yani basinda kamp yapacagiz, cumartesi gunu 10 mil bayir yukari yuruyupo 4000 feet kadar irtifa kazanacagiz, pazar gunu de arabaya geri yuruyup eve geri donecegiz. Toplamda 20 mil kadar bir yol. Yagmur gozukmuyor ama soguk oalcakmis hava sanirim. Kat kat giyeecegim yani ben de. usumeyecegimi umuyorum, usumek icin son onlemim de alkol. Esyalarimin cogu da zaten odunc alinan seyler, uyku tulumu, mat, canta, cadir, hepsi ya baskasinin ya klubun, ama burada bunlari almaya gerek gormedim, gariptir ki loop cantalar turkiyede daha ucuz, bir de burada guvenemedim, bilemedim.. 
 
Telefonumun cekecegini sanmiyorum, beni gundelik arayan cicilerim o yuzden beni merak etmesinler. Doner donmez hemen yazmaya calisacagim ki anlayin ayilar tarafindan yenmedim.
 
Bu yaziyi da bloga yazmaya karar verdim bu kadar olmusken, kendinize iyi bakin, opuldunuz..

29 Ekim 2008 Çarşamba

Allrecipes.com

Allrecipes.com, herhalde simdiye kadar karislastigim en iyi yemek tarifi sitesi. Bu site kullanicilar tarafindan olusturuluyor ama zamanla yemek tarifleri duzeltilerek tekrar yayinlanyor. Siteyi takip edenler genelde yorumlarini ve o yemegin daha iyi nasil olabilecegini de yaziyorlar. Yemekler evde bulunan malzemeler ile yapiliyor ve genelde lezzetli. Hepinize tavsiye ederim, yakinda kremali mantar corbasi, ikinci bir baget ve tavuk kanadi yapacagim. Yapinca yazarim..

Daha sonra gorusmek uzere..

28 Ekim 2008 Salı

Meksika'ya bu kadar yakiniz..

Bu pazar gunu tekrar yuruyuse gidecektim. Biraz karisik 0olmustu aslinda cunku bu donem bu aktivitelere ilgi inanilmaz derecede artmis, o yuzden bir kisi bir organizasyon yayinladigi anda kontenjan hemen doluoyr. Ben de basvurmakta gec kaldigim icin biraz ugrasmak zorunda kaldim. Uzun lafin kisasi pazar sabahi saat 9 da bulustuk. Gidecegimiz yer yaklasik 100 km guneyde, Meksika sinirina cok yakin bir yerdeymis meger.

Yaklasik 1,5 saatlik araba yolculugundan ve tozun topraginda icinde gittikten sonra yuruyuse baslayamacagimiz yere geldik. Ben dusundugumun aksina agacsiz, corak bir arazi. Tam corak degil aslinda ama bozkirlik diyebilir. Bir de otlar kurudugu icin bacaklarinizi ciziyor, terledikce de tuz basmis gibi yakiyor. Durmadan baytir yukari yaklasik 2.5 saat kadar yurudukten sonra o bolgenin en yuksek tepesine, yangin izleme klubesine vardik. Klube oramn koruculari tarafindan yapilmis. artik kullanilmiyor, ama isterseniz uyku tulumuzu alip orada kalabiliyorsunuz, ucret, izin yok yani. Klubenin guney cephesinden baktiginiz zaman yaklasik 4km otede bir sehir goruyorsunuz. Evet thamin ettiginiz gibi bu sehir bir Meksika sehiri. Yani aslinda Guneydogu Anadolu'daki bir sinir sehrine benzer bir yerde yasiyorum. Ama bu ulkeler arasinda ne savas var, ne bariyer ne de ordu. Sadece devriye gezen sinir polisi.. Bizde olsa oraya gitmeye korkar, mumkun mertebe kacardik. iste bu kadar yakinim yani Meksika'ya.

Donus yolunda Sinir polisi tarafindan durdurulduk. Tabiki benim yanimda ne pasaport var ne de fotokopisi, bir gidim tereddut ve bir gidim da korkudan sonra bir sorun yasamadik ilerledik, ama bir ara korkmadim degil.

Bir de burada insanlar araba kullanmayi bilmiyor, gercekten biomiyor, hani duz vites kullananlar kendileri ile gurur duyuyor ama cogunun yaptigi debriyaj yemek, robotiklesmis sekilde kullanmaya calsiamk, butun virajlari kacirmak. kendi hatalari da degil aslinda, cogu araba kullanmayi 16 yasinda ogrenmis (su anda 18 yasindalar) ve onlerinde duz vites kullanan bir ornek yok(ahaha dur sana ogreteyim diye atlayacaktim ama sustum, ayip). Neyse oyle iste, simdi sinava girecegim, kendinize iyi bakiniz..

San Francisco'da Son Gun..

Konuyu takip etmeyenlere kisa bir ozet geceyim, 1 hafta once Sena ile San Francisco'ya gitmistik, ben de orada yasadiklarimi okunabilir uzunlukta sizlere aktarayirodum.

Son gun, fazla panik olmamak icin otele yakin yerlerde dolasmaya karar vermistik ve hazirligimizi da buna gore yaptik. Yaklasik 8.30 gibi odadan ciktiktan sonra karnimizi doyurmamiz gerekiyordu. ama once sherin en yamru yumru sokagini gormeye karar verdik. Gercekten yamru yumru, abartmiyorum. Bu sokakta hiz siniri 5 mil, ama daha hizli gitmenizin zaten imkani yok, katli otopark cikislarindan daha sert donuslerden olusan bir yokus. Yol aralari da ciceklerle kapli. Herkes fotograf cekiyor, tahmin edilecegi uzere turistlerin ilgi odagi. Ama insanlar bu yokusta yasiyor da, karda kista ne yapiyorlar merak ediyorum. Oradayken gozumuze bir cafe kestirdik ve kahvalti etmeye karar verdik. Ben orada kahvalti burritosu yedim, Sena ise baconlu bagel. O sanirim pek begenmedi, uzerine bir de waffle paylastik. Genelde waffle sevemeyen biri olarak begendigimi soyleyebilirim. Bir de kahve cok iyi geldi.

Kahvaltinin verdigi agirliktan sonra Coit Tower dene kuleye cikmaya karar verdik. Bu kule sehrin kuzey batisinda kaliyor, yaklasik 30 dakika yuruyup bir tuvalet molasi verdikten sonra oraya ulastik ve tepeye ciktik. Bu kule yanginlari takip etmek icin yapilmis sanirim(salliyor olabilirim) ama simdi turistik amacla kullaniliyor. Butun sehri 360 derece gorebiliyorsunuz. Kuleye asansor ile cikiliyor, Allah'tan kalabalik degil, yoksa hem uzun bir kuruk olurdu hem de minicik kule tipis tipis olacakti. Ay aman..

Bir sonraki duragimiz Cin Mahallesi idi. Buraya da yuruyerek gidebilecektik. Cin mahallesi bizim Eminonu'nun Cin versiyonun Amerika'da olani diyebilirim, en azindan o izlenimi yaratti bende. Cinlilerden ve tursitlerden baska insan sayisi az. Her yerde Cin mali satan dukkanlar ve Cin lokantalari var. Gelir seviyesi daha dusuk ve sokaklar daha kalabalik. Sokaklar gene de genis olsa da hemen anliyorsunuz Cin mahllesine geldiginizi her yere asili renkli renkli tabelalar ile. Burada bir restorana girip Dim Sum denen kucuk aperatiflerden denedik, ben sahsen begenmedim. Bir de fortune cookie yani fal kurabiyesi fabrikasina gittik. Boyle bir kadincagiz oturmus bir mainanin basina, ayni rutinle kurabiyelerin icine onceden kesilmis yamuk kagitlari tikiveriyor. O gorunutuyu gorunce fal kurabiyesinin icimde yarattigi mistik hava yok oldu. Artik oyle mucizeler beklemiyorum.

Cin mahallesinde biraz daha dolastiktan sonra sehire geri donduk. Zaten artik saat de yavas yavas gitme vaktini gosterecekti, aslinda daha vardi ama biz sehirden kopmaya baslamis, artik nasil gidecegimizi, ne zaman gitmemiz gerektigini hesaplar olmustuk. 

Cin mahallesinden ciktiktan sonra Ferry Building denen bir binaya gittik. Eskiden beri buradan feribotlar kalkiyormus ve adi bu sekilde gecer olmus, oyle bizimki gibi ic karartan bir mizaca sahip degil. Icinde guzel guzel balik restoranlari ve dukkanlar bulunuyor. Biraz okyanus kiyisinda durduktan sonra gozumuze kestirdigimiz ucuz bir balik lokantasinda Sena balik ekmek(sandvic ekmegi arasinda kedi baligi) ben de en sonunda midye yiyebildim. Bu deniz midyesi bizimkilere benziyor, ama icinde pilav yok, midyeleri sarap ve tereyaginda haslamislar. Fazla tuzlu olmasi haricinde inanilmaz guzeldi, neredeyse 5 porsiyon yiyebilirdim ama bobreklerimi tehdit ettigi icin yapamadim. Birer bira ictikten sonra oradan da kalktik ve kullanmadigimiz tek ulasim araci olan street car'a bindik. Bu arac ise bilgimiz tramvay, ama daha hizli ve daha sessiz gidiyor. Belli duraklarda duruyor.

Hani gidelim, gormus olalim diye City Hall'a gittik, ama artik soguga dayanamaz olmustuk ikimiz de. O yuzden hemen 4 tane fotograf cekip geri donduk, otele kostuk. Gitme zamani da yaklasiyordu. Otelde biraz daha kalin giyindikten sonra biraz alisveris yapmaya karar verdik. Yakindaki bana gore EycEnEm'e, Sena'ya gore HaunMa'ya yani H&M'e gittik ve 3 gundur usumemize ragmen, beni sicacik bri yere donuyor olmama ragmen mont aldik (New York icin yatirim). Neden daha once almadik bilemedik, kendimize aptal dedik.

Tam montlarimizi almisken, bir baktik benim fotograf makinem yok. 5 saniye boyunca "Hay aptal kafam sapsal beynim" diye dusundukten sonra bir iz takip calismasi yaptik, ben EycEnEm'deki teyzeye 10 tane adres ve telefon numarasi birakirken Sena da otele gitti. Orada buldu tabi, lobby'de unutmusum meger. Tekrar otelden ciktik ve cikolata, buzdolabi miknatisi gibi son alisverislerimizi yapip cantalarimizi kapip havaalanin yolunu tuttuk.

Havaalanina benim ucagima gore gelmek zorunda kaldik, benim ucagim Sena'ninkinden bir saat onceydi. Espirilerimizin altinda ufak bir gerginlik ve uzunutu sezilir hale gelmisti. Once benim check-in mi sonra Sena'ninkini yaptik, ayri terminallerde oldugumuz icin farkli yerlerde bekleyecektik. Son kez birbirmize bakmamaya karar verdik ve gule gule deyip, biraz gozyasi dokup ayrildik. He sonra gene havaalaninda bir saat telefonda konustuk, ama gene de biraz uzulmedik degil.

Ucaga bindigimde hayatimin en salak kararlarindan birini aldigimi fark ettim. Ucakta oturacagim koltugu secerken ne akla hizmetse en arka en kose koltugu almistim, ilkokula giden zeki cocugum ya ondan iste. Resmen motorun icine konmus kucuk bir konserve kutusuna sikistirilmis sekilde igrenc bir yolculuk gecirdim. He uyudum gene, o ayri, ama cok rahatsizdi. 

Guzel anilarla gecirdigim hafta sonunu bir burukluk ile geride biraktim, ama San Francisco gercekten gorulmeye deger bir sehir. Sena fotograflari gonderince onlari da ekleyecegim. Kendinize iyi bakin...

26 Ekim 2008 Pazar

Downtown ve Halloween benzerligi

Bugun asil planim tirmanmaya gitmekti, ancak daha once oldugu gibi ipi veya arabasi olan kimse gelmeyince biz gene pasa pasa evimize donmek zorunda kaldik. Bu ikinci kez oluyor ve biraz degil baya sinir bozucu bir durum. Artik tirmanmak icin spor salonuna gitmeye karar verdim. Oraya en son gittigimde iyi basladim, baslangic, orta seviyelerinde ilerledim biraz. Ama yorgunluk bas gosterince ve ilk dususumu de yaptiktan sonra bir daha konsantre olamadim, kendimi parcalasam da cikamadim tepeye kadar. Baya sinir bozucu bir durum aslinda. Neyse bir sonrakinde daha iyi olurum. 

Burada aldigim fotograf dersi icin en az 5 tane galeriye gidip hakkinda 1 sayfa yazi yazmam gerekiyordu ve 3 tanesi onumuzdeki haftaya. Ben de gidiyim bari onu yapayim dedim. Gittiklerimden biri genelde kanvas ustune yagli boya seklinde calismalar olmus. O sikici. Ikinci girdigim yer aslinda baya guzel. Bu bildigimiz karolari kendin yapiyorsun, sadece oyle boyama degil, oradaki cicili bicili kaliplari da kullanabiliyorsun. Baya begendim orayi, ama ucuz degil pek. 64 inc karelik bir karo icin 50 kusur dolar odemek gerekiyor. Ucuncu gittigim ise dijital foto calismasi falan olmus. Oyle biraz sanat kattim kendime.

Burada cikinca sans eseri dunayinin en guzel magazalarindan birine girdim. Kamp, motorsiklet, asker malzemeleri, ucuz ivir zivir satan bir dukkan. Aradiginiz her turlu silahtan el bombasina, cadirdan uyku tulumuna bir suru sey var. Aslinda o kadar cadir yok ama tum kampcilarin bayilacagi ivir zivirlar var. Bilmedigim bir suru sey ogrendim, mesela "Cast Iron" denilen dokme demir tencereler var. Kucucuk tencere 5 kilo falan geliyor, cidden dokme demir ama yemekler inanilmaz lezzetli oluyormus. Kampta yemek pisirme kitabi alacaktim ama 16 dolardi, biraktim, amazonda daha ucuza var.

Oradan ciktiktan sonra bir de downtown'a gideyim dedim. Hani gece gitsem sehri zombi basmis sanirim. Sokaklarda neredeyse kimsecikler yok. Sadece evsizler cikmis disari, bir de pesime takilmasin mi biri, yarim saat takip etti valla. Pantalonum da dusuyor bir yandan(kemerimi unutmusum), adam saldirsa kosamayacagim. Cidden boyle herkes sanki Cadilar Bayrami'na onceden hazirlanmis, bir garip, bir dokulmus. Bu sozleri soylemek hos degil belki ama durum cidden bu, gece de asla gitmem heralde tek basima. (valla hic boyle diyecegimi dusunmezdim ama oglen bile korktum)

Daha sonra otobuse binip okula dogru ger dondum, bugun amerikan futbolu maci var, ama ben tirmanmaya gidecegim diye bilet almamistim. O yuzden evime geldim, simdi Baget ekmek yapiyorum. Bakalim guzel olursa size de yaparim ama tarifimi aciklamam..

25 Ekim 2008 Cumartesi

San Francisco'nun ikinci gunu..

Evet, gecen hafta Sena ile San Francisco'ya gitmistik ve ben de sizi sikmiyim diye yavas yavas anlatiyorum. Daha gitmeden ince Sena Alcatraz Hapishanesi'ne gitme onerisi sunmustu ve bana da baya mantikloi gelmisti. Alcatraz Hapishanesi, San Francisco'ya 1.5 kadar kilometre uzakta, bir adanin uzerinde bulunuyor. Bu hapsihaneden canli olarak kacmak imknasiz gibi anlatiliyor, nedeni ise kopekbaliklari, guclu akintilar ve suyun 10 derece civarinda olmasi. Canli bir sekilde cikabilseniz bile canli bir sekilde karaya adim atamaycaginiz soyleniyor. Bu hapishane hapishanelerin en serti ve sikisi olarak aniliyor, ancak 1964 yilinda isletme maliyetlerinin fazla olmasindan dolayi kapatilmis ve su anda turistik turlara acilmis durumda. Biz de daha onceden yerimizi ayirmitsik, cunku ayni gune istediginiz saate yer bulmak oldukca zor. Hapishaneyi daha sonra detayli bir bicimde anlatcagim. Saat 12 ye kadar orada kalip hucreleri gordukten sonra karaya geri donduk. Bu sirada Sena baya uzgundu cunku kamerasinin pili bitmisti. 

Tam odaya geri donup Sena'nin sarj aletini almayi dusunurken oradaki kamera saticilarindan biri yardima kostu ve bes amerikan dolari karsiliginda pilimizi sarj etti. Biz de o sirada ekmek icinde midye corbasi ictik. Bu corbayi baya fazla yer yapiyor aslinda ama bizim yedigimiz yer kocaman ve her turlu ekmegi satan bir firin oldugu icin inanilmaz guzel bir ekmegin kapagini kesip icine corba koyuyor, tadindan yenmiyor. 

Yemegimizi yedikten sonra Fisherman's Wharf i biraz gezdik ve sarj olmus pilimizi geri aldik. Buradaki iskelelerden biri cok unlu ve bir o kadar da turistik aslinda. Forest Gump'in restorani, bircok turistik esya magazasi ve deniz aslanlarini izleme yeri burada. Deniz aslanlari inanilmaz acaip, ne kafeste, ne de yemek veriliyor kendilerine. Iskelenin yanina samandiralara bagli guneslenme alani yapilmis onlara kucuk kucuk, en az 100 tane deniz aslani gelmis, orayi isgal etmis. Ou Ou Ou duye bagirip pis kokular salgilayip size poz veriyorlar. Tekrar ediyim tamamen vahsi kendileri ama oylece oradalar. Inanilmaz acaipti, sirin mi sirinler bir de, ama gene de sizi isirilar mi, evet bence isirirlar.

Oradan Ghirardelli Parkina gidip biraz bakindiktan sonra Golden Gate Koprusune gitmeye karar verdik. Bu kopru bizim Bogazici Koprusu ile ayni mantikta yapilmis, ama bizden 45 yil once. Kopru dunyanin en cok fotografi cekilmis koprusu. Kirmizi rengi ilk once gecici olarak yapilmis ama daha sonra o kadar cok sevilmiski o sekilde birakilmis. Biz de uzerinde yurumeden edemedik, soyle bir dolaniverdik. Nacak hava inanilmaz sogumustu ve biz de donuyorduk. O yuzden biraz daha dolasip otele gitmeye, biraz daha kalin giyinip gece yemek yemeye disari cikmaya karar verdik.

Ben midye yiyecegim diye durmadan tutturdugum icin sehrin baska bir ucuna dona dona gittik. Bir de gorelim ki o da ne? Orasi sadece gunduzleri acikmis ve minicik de bir dukkanmis aslinda. Once biraz hayal kirikligi yasadik ama sonra napalim bari su kosedeki Italyan lokantasina gidelim dedik. Aslinda sirin bir yermis ve hemen kocaman bir pizza ve birer bira soyledik. Kah gulduk, kah usuduk ama inanilmaz bur mutluluk coktu uzerime doyunca. Daha sonra Sena'nin gitmek istedigi sampanya barinin yolunu tuttuk. Bulana kadar donduk, gidince bir de ne gorelim hem herkes sik sikirdimdik, hem de beni almiyorlar, biraz uzuldukten sonra sokaklarda dolasmaya basladik, magazalari kestik, birazcik daha dolanip otele geri donduk..

Evet bir gun daha boyle gecti San Francisco'da, baya eglendik aslinda ne kadar usumus olsak da.. Ama gercekten de yokuslariyla, sokak arabalari ile inanilmaz bir yer, anlatmaya devam edecegim..

22 Ekim 2008 Çarşamba

San Francisco nasil gecti?

Daha ocne soyledigim gibi gecen hafta (17 Ekim 19 Ekim arasi) Sena ile San Francisco'ya gittik. Gitmemize Sena benden daha fzla on ayak oldu, hem onun o sirada tatili vardi hem de ben buyuk ihtimal "Vaktim yok, dersim var" mazeretlerine siginirdim. Ama gene de bir sekilde sikistirdik ve Cuma sabahi saat 4.30 da kendimize yollara vurup bir sekilde vardik. Ucagimiz 6.30 da kalkiyordu ve Tucson SanFrancisco arasi ucakla yaklasik 2 saat kadar. O haftaki sinavlarimdan dolayi horul horul uyudum tabiki ben yold. Ucaktan indikten sonra trenle kaldigimiz yerin yakinina kadar geldik ve cantalarimizi otelin dolaplarina biraktik (check in saat 2 den once yapilamiyormus) Hemen Turist info ya gittik ve ne kadar brosur varsa aldik. Burasi escinseller sehri oldugu icin o konuda da bol bol brosur koymus adamlar ve kadinlar. O gun Golden Gate parkina ve onun icerisinde bulunan akvaryum, planetoryum ve daha bir nevi seyin bulundugu California Academy of Sciences'a gittik. Burada inanilmaz buyuk bir akvaryum var ve alvaryumun altina camdan bir tunel yapmislar. Bir akvaryumda 1.5 metrelik sazanlari, baska bir akvaryumda kocaman alabaliklari ve daha buyuk bir akvaryumda renkli civil civil tropikal baliklari gorebiliyorsunuz. Camlar o kadar kalin ki bir yerden sonra basiniz agriyor bakmaktan. Biz sans eseri balikalrin beslendigi saatte ordaydik, gormeniz lazim resmen Afrika'da altin dagiliyormus gibi saldiriyorlar.

Akvaryumlarin haricinde bir adet yapay yagmur ormani, kocaman bir planetoryum(kure seklindeki bir salonun duvarlarina ve tavanina projektor sistemi ile gokyuzu ve yildizlar yansitiliyor), yasayan cati, penguenler ve daha bir suru sey var. Biz planetoryuma salak bir nedenden dolayi giremedik ama gene de kalani yetti diyebilirim.

Oradan ciktiktan sonra yanlsi yonlerde birkac kere yurudukten sonra Asya yemekleri ile donatilmis bir sokaga girdik ve Thailand yemegi(yanlsi hatirlamiyorsam) yedik. Ben ordekli pilav yedim, Sena da ananasli tavuklu. Aslinda bir tane yemek paylassak yetermis ama gene de denedik ve pek asiri begenmedik. Hele tofu denen menem sey beni cekmedi hic.. Sena bir de Thailand birasi icti, ben de ac ac baktim tabi (yasim tutmuyor)(buhuhu).. Oradan ciktiktan sonra biraz otobus pesinde kostuk ve sonunda otele geri donduk, gece cikip dondurma yedik, biraz alisveris yaptik ama yorgunluga daha fazla bunyemiz dayanmadi ve hor hor uyuduk..

Daha sonraki gunleri yavas yavas anlatacagim hemen baymayin diye. Kendinize simdilik iyi bakin(az once sinavdan ciktim, butun sinif dokulmus, Phd ogrencileri bile dogru duzgun bir sey yazamamis)(Ben mi, anladigim kadari ile sacmaladim, sacmalayamadigim yerlere de bir kaz formul yazdim, ama onemli bir sinav olmadigi icin sorunum yok sanirim)..

21 Ekim 2008 Salı

San Francisco'da mont, Tucson'da Sort...

Gecen haftam o kadar dolu ve o kadar yorucu gecti ki dakika basi yazdigim bloglarima bile dokunmamisim. Bugun de her seyi yazamayacagim, o yuzden zirt pirt yazip minik minik arayi tamamlamaya calisacagim..

Gecen hafta iki adet sinav, bir rapor, bir fotograf odevi sonrasi Sena ile San Francisco'ya gittim ve inanilmaz eglendim. Inanilmaz usudum, inanilmaz yemekler yedim ve inanilmaz bir yorgunlukla tek basima kaldigim evime geri dondum. Sena ile 4 gun gecirdikten sonra uzerime gene yanlizlik ve huzun coktu, o yuzden onumdeki hafta daha da zor olacak. O da zorluk cekiyor, bakin burdan da onun yazilarini okuyun..

Bu ozetle simdi burada biraz noktaliyorum, ama gelecek bekleyin(bazilariniz uzun olanlari okumuyormus zaten), simdi carsamba gunku sinavima calisiyorum, odam da tam bir copluk alani.. Kendinize iyi bakin, optum sizi..

13 Ekim 2008 Pazartesi

Bugunun olaylari hem de sicak sicak..

Bugun tekrar tirnmanisa gititm, dunku tembellikten sonra bugun buyuk bir kararlilikla kalkip esyalarimi toplayip yumurtami yiyip yola ciktim. Giderken tabiki kocaman bir sandvic ve icecek bir kac bir seyler aldim ki ac kalmayayim, mutsuz olmayayim. Sabahlari artik soguk olmaya basladi ama ben nasil olsa hava isinir, guneste yattim mi bir seycigim kalmaz diye sortla cikmistim evimden. 

Kararlastirlan yerde bulustuktan sonra 3 araba yola ciktik ve Munchkin Land diye bir yere gittik. Nerde diye sorarsaniz gene Mt Lemmon'da yaklasik 50 dakika kadar uzaklikta. arabasina bindigim insan David, kendisi Tip alaninda arastirma uzmani sanirim. Biraz anlatti da ben her seyi anlamadim sabahin o mahmurlugu ile. Neyse, gidecegimiz yer tabiki gene yol ustu degildi. Arabalarla sacma sapan patikalarda bir sure yol aldik ve yaklasik yarim saat yurudukten sonra tirmancagimiz yere vardik. Iste burasi..

Amanin, o da nesi, meger timanacagimiz duvar batiya bakiyormus ve deli gibi ruzgar aliyormus, ben de cibil cibil gidicne bir de buz gini kayanin uzerinde oturunca benim bunyem bozuldu tabi bir yerden sonra. Hele bir de tirmanacam diye o soguk buz parcasini mincikladikca parmaklarimi hissetmez oldum, tepeye varirken sanki parmak degil tahta cubuklar kullaniyordum.. Gene de kolaydan zora dogru sanirim 5 kadar tirmanis yapip insanlarin bana teknik malzemeler hakkinda ders vermesini sagladim. Genelde baya ilgili oluyorlar zaten, kendileri de boyle ogrendikleri icin. 

Ben fotograf cekemedim ama cekilen fotograflarda da Evet iste buradan ulasabilirsiniz..

Oglenede dogru gunes kayaya vurunca biraz rahatladi sanirim herkes ama gene de sogugu yiyince benim bunyem afalladi, donus yolu boyunca sicacik arabada tembel tembel uyumusum. Odama geldigimde saat 4 civari idi, facebook'tan mesaj atmis bir arkadasim, Meksikalilarin unlu yemegi Taco ve Burrito (bildigin durum ama icinde her sey var) yemeye gideceklermis. Ben de hemen dus alip odama biraz sekil verip ciktim disari. Balikli burrito yiyip aci soslarin her birini deneyip yandiktan sonra heralde 1 saat kadar daha oturup oradan buradan konustuk. Simdi adini hatirlayamadigim bir icecekleri var, bizim sahlep'in sogugune benziyor tadi. Tekrar ogrenince yazacagim. En son butun artmis salsalari bir bardaga koyup icer misin icemez misin iddilari dondu durdu. Ben de tadina bakmadan durmadim ama hala yaniyorum.

Bu aksam orada benimle beraber baska bir exchange kiz daha bulundugu icin bazi konularda tek basima olmadigimi anladim, icim rahatladi. Bazen Amerikanlar konusmaya dalip gidiyordu, ben de aval aval bakarken bir baktim Malena'da avallamis, "sen de anlamadin degil mi?" deyince ayni durumda oldugumuzu gorduk. Bu olay bilmem kac kere de tekerrur etti..

Iste boyle, simdi ders calisacagim(yuh dana bu saatte mi diye sordum kendime).. Yapmam gereken odevler rapor ve iki tane sinavim ayrica alisverisim ve cekmem gerekn 1 rulo filmim var. Dolu bir hafta olacak, size de guzel bir pazartesi diliyorum..

12 Ekim 2008 Pazar

Yemek Tarifleri 4: Anqi'den spontane yemekler

Bunlari unutmadan yazmam lazim. Az once buz almaya mutfaga gittigimde Cinli ev arkadasim Anqi de yemek pisirmeye hazirlaniyordu ben de hemen yaziyorum. Tadi fena degil yemeklerin ama kendim pisirip denemem lazim..


Salatalikli Soya Soslu Yumurta
  1. Once salataliklar Turk usulu olmaycak sekilde incecik kesilir. Heralde yaklasik bir salatalik kullandi kendisi, tam miktari bilmiyorum. 
  2. Tavaya azicik yag konur ve bir adet cirpilmis yumurta normal bir bicimde orta karar pisirilir. Yumurta pistikten sonra baska bir kaba alinir.
  3. Tavaya gene azicik yag konur, salataliklar eklenir. Azicik soya sosu konur ve salataliklar yumusayana kadar pisirilir. 
  4. Yumruta salatalagin uzerine tekrar eklenir ve ikisi beraber biraz daha pisirilir.

Tadi fena degil, salataligi daha once hic pisirmedigim icin bana garip geldi.. Ama guzel gene de(aksam yemegi olarak yedigini eklemem lazim)

Brokolili Soya Soslu Tavuk
  1. Azicik tavuk incecik ama incecik kesilir ve soya sosunda azicik bekletilir.
  2. Tavaya azicik yag konur, tavuklar tavaya konur ve nerdeyse pisene kadar karistirilir. Tavuklar incecik kiyildigi icin karistirma hareketi tavuklari ayirma amacina yonelik olmalidir. Tavuklar pistikten sonra baska bir kaba alinir.
  3. Tavaya ufakca kesilmis brokoliler eklenir. Brokoliler pisirilirken ara ara az su eklenir ki brokoliler kurumasin. Ilk su eklemeden once soya sosu konur. Aralikli karistirilir.
  4. Tavaya onceden pisirilmis tavuklar eklenir. Hep beraber pisirilir.
Evet, hepsi bu kadar. Ama benden inanilmaz farkli pisiriyor. Ben deli gibi yag, malzeme kullanirken o minimalist davraniyor. Ben genelde iki ogunluk pisirip hepsini bir ogunde yiyorum. O ise bana gore yarim ogunluk pisiriyor(ben hayatimda hic tek yumurta pisirmedim). Onun disinde genelde daha kibar pisiriyor. Ben her seyi tencereye atip hunharca pisirme yanlisiyim. Ama onun tekniklerini baya takdir ettim, en kisa zamanda deneyecegim.

11 Ekim 2008 Cumartesi

Yagmur baslar..

dun aksam o saatte yattiktan sonra bu sabah saat 6 da kalkip hazirlanip biraz daha uyuyim diye uzandiktan sonra 11'e kadar uyumusum. Her sey yalan oldu tabi. Simdi saat 2, bu saate kadar bos bos dolandim, hep hazirlanip disari cikicam diye ugrastim. Tam cantami hazirlamis cikiyordum ki yagmur basladi. Gene de cikiyorum ben, simdi fotograf galerilerine gidecegim ayrica Carsamba gunune kadar iki tane film doldurmam lazim.. 

Kosturmacali Cuma aksami

Normalde cuma gunleri dersim olruekn hoca artik cuma gunleri dersi yapmak yerine o gun sabahtan ders notlarini itnernete koyup pazartesiye ayni ders notlarindan odev vermeye basladi. Dolayisi ile bugun sabahtan oglene kadar uzanan bos bir gunum oldu. Ben ne yaptim? Butun gun rapor yazmam alzim diye ortalikta dolastim, biraz ders calistim, biraz film izledim ve uyukladim. Aksama Andreas'larin evinde parti oalcagi icin ona kadar zaman gecirdim resmen. Saat 8'de oraya gitmeyi planliyordum ama nedense son dakikaymis gbi saat 7'de odev yapmaya basladim.

Saat 9'da oraya vardigimda sikintidan patlamakta olduklarini gordum. Kart oynamaya baslamislar ama sikici mi sikici, biraz orada takildiktan, biraz muhabbet ettikten, bir iki biradan sonra onlar bara gitmeye karar verdiler. Gidecekleri bar da belli bir saatten sonra 21 yasin altini almadigi icin ben de eve yollanmayi planliyordum. Tam o sirada ev arakadaslari film izlemek ister misin diye sordular, ben de aha, neden olmasin dedim. Aslinda ev arkadasi Kimberly, ama onun bir de liseden arkadasi var, Alan(sanirim). Hemen kosa kosa gidip film kiraladik, eve geldik, bir de ne gorelim, Kimberly'nin kardesi arkadaslari ile buyuk boy televizyonu kapmis, arkadaslari ile Wii'de tennis turnuvasi yapiyor. Ama boyle hararet hali saha macta yoktur, insanlar bunun icin kagit kalem cikarip hem turnuva semasi yapmis, hem de tezahurat yapiyor. 

Bir miktar onlari izledikten sonra bir tanidiklarinin dogum gunu partisine gitmeye karar verdik. Heralde saf Amerikan partisine ilk defa girmis oldum, oyle bir ev, kapilar bacalar acik, ortalikta bira var, insalar beer pong oynuyor(icki oyunu), tiki tiki kizlar, ortalikta bir dolanma.. Dogum gunu cocugunun ise umurunda degil dunya, icmedigi sey kalmamis. Bir de herkesi cagirdigi icin oyle ozel bir dogum gunu de degil, biram var, evimde icin gibi bir davet. Orada 15 dakika kaldiktan sonra baska bir arkadaslarinin evine gittik, ben de bir biracik iciverdim orada. Tiyatro bolumunde okuduklari icin konulari biraz benle alaksizdi ama gene de iyi oldu.

Burada mesafeler uzun oldugu icin butun buralari araba ile dolasmak zorunda kaldik. Az once de beni odama geri biraktilar.

Yarin umitsizce tirmanmaya gitmeye calisacagim, kim gelcek bilmiyorum, kimseni gelmemesi ihtimal. O yuzden yanima kitap mitap da alacagim ki odama kos kos donmeyeyim, en kotu ihtimal gidip bir kahve iceyim, daha saglam bir kahvalti edeyim.

Bu arada bugun Senan'nin tavsiyesi ile P.S I love you diye bir film izledim, bu yasimda agladim. Baya harciyor o film insani, aman kimse olmesin dedirtiyor. Olmeyin yani cicikolar, hepinizi operim kocaman kocaman..

10 Ekim 2008 Cuma

Sicak havalarimi almayin..

Normalde Istanbul'da kisin sweat-shirtle dolasan ben, butun gece buz gibi havada orsada cibil cibil duran ben burada yamuldum. Burada hava normalde 35 derece oldugu icin bu zamana kadar, icim erimis, kaynamis bir takim degisikliklere ugramis. Su anda hava 28 dereceye dusunce garip hissetmeye, pantalon giyme istegi duymaya basliyorum. Yarin 28 derece ve yagmurlu olacakmis, bana kis gelmis gibi geliyor. Almasinlar elimden kaynar havami, guneslenme sansimi, havuzda yuzme hakkimi istiyorum, kemiklerimi isitmak istiyorum, yasli amcalar gibi guneste tembel tembel oturmak istiyorum. Gelecek hafta San Franciscoýa gidecegim ama sirf bu yuzden icimi urpertiler kapliyor.

(Simdi tekrar baktim, ondan sonra gene 32 derecenin ustune bile cikacakmis, mutlu oldum :) )

Cirkin raporlar..

Heralde liseden baslayip su anda kadar araliskzi nefret ettigim bir sey varsa o da o cirkin deney raporlarini yazmak. Daha deney yaparken baslar stresi, her dokundugunuz arac, her gerec bir dert olacak elbet eninde sonunda. O datalari bir turlu sekilli semali kaydetmezsiniz size sonra iskence cektirecegini bile bile. Hele bir de uykusuz gittiyseniz sikici bir deneye, vay halinize. O rapor da durmadan ertelenir zaten, son gece ye birakilir, son gece panikle baslanmaya calisilir, deneyi daha onceden yazanlar teker teker aranir, sorulur, onceki senelerin raporlarini bu,mak icin 1 saat ugrasilir, facebook, youtube, eksisozluk sizi ayri diyarlara goturur durur. Aptalligi da burdadir ya, o ayni raporlar her sene benzer donemce farkli kurbanlar tarafindan yazilir ama ayni asistanlar tarafindan asla okunmaz. En sikici yere istediginiz kadar kufur ekleyin, kalanini duzgun yapin, iyi bir not almamaniz imkansiz.

Anlayacaginiz gibi su anda rapor yazmamak icin elimden geleni yapiyorum. Biyhh diye bakiyorum lab defterime.. Iyhh diyorum, ama az sonra caresiz baslayacagim.

Hafta sonu planlarim daha bir belli oldu, daha iyimser bir guncede bahsedecegim onlardan da size.. 

9 Ekim 2008 Perşembe

En sonunda ben de bunyemi zehirleyip alkol alabildim

Boyle deyince kulaga cok kotu geliyor ama ben de dun ilk defa bir bara gidip adam gibi bir bira icebildim. Dun yuruyus klubunun toplantisindan sonra bir yere gidip pizza yiyip dagilmaya karar vermistik. Gittigimiz yerde pizza yiyelim derken bir de baktim ki kimlik kontroolu yok, herkes rahat rahat bira iciyor, ben de kararsiz bakislarina burunup, menuye bir bakip "himm sundan alayim zahmet olmazsa" edasinda bir bira soyledim. Aslinda kulaga cok basit bir olaymis gibi geliyor ama hic de oyle gorundugu gibi kolay degil :) Cok cool ve sakin olmak lazim..(Bohh)

Neyse boyle iste, orada heralde 3 saat kadar oturduk, baya muhabbet ettik, gulduk eglendik, caldik oynadik(hizim kesilmedi). Daha sonra Adam tarafindan evime birakildim, kendisi iyi insandir, seerim, klubumuzun de yeni baskani. Ayrica daha Seatlle'dan geleli 3 ay olmamisken kocaman bir atlayis yapti, takdir etmeden gecemiyorum kendisini.. (Bu arada klup toplantisinda insanlar kampcilik malzemelerini tanitti, oyle Tamer ve benim goturdugumuz gibi dana kadar tencere goturmemek lazimmis, kizlardan bir tanesi 1 haftalaik kampa sadece 10 kilo esya ile gidebiliyormus(kendisi ultralight sinifi kampci olur))

Simdilik boyle, haftaya sinavlarim var, tam iki tane, sonra da San Francisco'ya gidiyorum. O yuzden bir telas, bir kosturma icerisindeyim. Cuma gunu bi partiye, cumartesi veya pazar gunu de ya tirmanisa ya yuruyuse gidecegim. (bu arada yuruyus deyip geciyorum ama genelde toplamda 10 km'den fazla yuruyup, yaklasik 600 metre irtifa kaybedip kazaniyoruz, hani zor degil ama oyle laylaylom hoppiri hoppiri de degil).

Optum, kendinize iyi bakiniz...

8 Ekim 2008 Çarşamba

Acilarimin kaynagi..

Allahtan yirmilik dilerim cikmiyorumus, bugun agzimi daha buyuk acabildigimde yanagimin duyvarinda 3 tane azman dis izi gordum. Artik ruyamda neler gorduysem kasilmaktan kendimi yemisim. Hala agrim var ama 20 lik dislerim olmadigini anlayinca dayanilir hale geldi.

7 Ekim 2008 Salı

Bir agri var hayatimda..

Bugun oglen yemek yerken birden yemek yiyemedigimi fark ettim. Yirmilik dislerimin oldugu bolgede oyle feci bir agri vardi ki onumdeki iki hamburgeri bitirene kadar akla karayi sectim. Gittim aspirin aldim(evet filmlerdeki gibi koca sisede, 100 tanesi $1.89), 2 tane yuttum, her ne kadar biraz sersemlemis olsam da iyi geldi. Aksam uzeri gene biraz sizlamaya basladi. Umarim dun gece gordugum rezalet ruya sirasinda yanagimi cignemisimdir veya vitaminsizlikten olmustur, yoksa 20 yildir beklemis, ama simdi kipranmaya calisan sacma salak dislerimle ugrasmak istemiyorum.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Yemek Tarifleri 3:Mis gibi pirzolanin yanina yapilabilecekler..

Burada barbeku olayi bizimkindan biraz farkli. Daha once soyledigim gibi kimse oyle komurmus, ciraymis, gazete sallamaymis falan ugrasmiyor, aciyor efendim LPG yi veya elektrigi, koyuyor 3 cm kalinligindaki 5000 kalorilik biftegini, 10 dakka bir cevirip barbekunun kapagini kapali bicimde pisiriyor. He, guzel yapicna guzel olmuyor mu, oluyor valla, etin buhari kacmadigi icin oyle tas gibi olmuyor. Ama gene de super lezzetli degil ama yapilabilecek baska seyler var. Mesela etin uzerine biraz kirmizi sarap dokersiniz, eti her cevirdiginizde sarabi yenilersiniz. Veya eti sarapli, sarimsakli kekikli bir sosta bekletirsiniz. Icine ne isterseniz koyun. Baska bir cozum: eti alin, gene sarap, gene baharat ama bu sefer mangalin uzerine aluminyum folyo koyun, eti de bunun icine, yanina biraz sogan biraz mantar.. Dadddaaaa, guzel oldu bile.. (Buraya konanlar gercekten sizin becerinize ve yaratciliginiza biraz da cesaretinize bagla, sinir son yok)

Baska yapilanlar:
  1. Kocaman biberler 6 ya kesilir. Her biberin uzerine krem peynir surulur, ustune biraz baharat ustune de normal kasar konur. Bu olay mangalda bekletilir, mukkemmel sonuc alinir.
  2. Gene mangalin uzerine aluminyum konur, icine mantarlarin sapkalari ters bicimde konus, uzerine sogan dogranir, baharat ve sarap ile pisirilir, yerken agiz yakilir..
  3. Gene aluminyum, bu sefer icine sogan ve sarap konur..

Aklima simdilik bu kadar geldi, ama eve donunce annemi babami daha buyuk bir teras icin ikna etmeye calisacagim, valla harcini kendim karistiricam nerdeyse. Boylece terasin diger kosesine de kucuk bir ocak, daha buyuk bir barbeku veya sominemsi bir sey(duvarlari fayans veya tugla ile kaplayip acik somine mesela) yapilabilir..

Bu yazilar amma uzun olmus

Bu son yazilar baya uzun olmus, nasil okuyorsunuz ben bile anlamiyorum, o yuzden artik minik minik bir suru yazacagim, en sonunda okuyanim kalmayacak ve bana da kendi kendine sacmalayan insan damgasi vurup psikolojik tedavi baslatacaklar. (Sanki birileri ileyken sacmaladigimi ayni damgayi vuramazlarmis gibi).. Bu arada Sena gibi fotograf koyamiyorum bloguma, cunkummm dijital makinem bozuldu, o yuzden biraz kuru kuru idare edeceksiniz..

Tembelliklerle dolu Hafta Sonu

Pazartesi gununun cirkin sabahindan kurtuldaktan sonra blogumu fazla ihmal ettigimi fark ettim. Bir baktim Sena da almis basini gitmis, pespese 3 tane yazmis.. Daha fazla geri kalmiyim dedim..

Simdi gecen hafta neler yaptim diye dusununce aklima pek fazla bir sey gelmedi ilk once. Bugun ilk buyuk fotograf odevimi teslim etmem gerekiyor, bu yuzden gecen haftanin bir bolumunu yerin bir kat altinda, buz gibi bir odada kimyasal kokulari icinde kostebekler gibi gecirdim. Bu odev icin en az 6 adet fotograf basmamiz gerekiyor, biri gece cekimi, biri hareketi yakalamaca, biri derinlik digeri siglik, ve son olarak da iki tane insan veya hayvan veya obje portresi. Bu konulara ait daha onceden cekilmis fotograflarim oldugu icin sansliydim ama gece cekimi icin 6 kiloluk essek yavrusu tripod ile gecenin bir korunde sapik gibi sokaklarda dolasmak zorunda kaldim. Aslinda baya da iyiydi, cunku insanlar once bir garip bakiyor, onlara ne yaptigimi anlatinca da kameranin onunde ziplamaya basliyorlar (boylece goruntu bulanik ve hareketli cikiyor, sansliysam ve becerdiysem guzel oluyor). Diger yandan sinif arkadaslarim ile baya dedikodu ve ivir zivir hakkinda konusma olanagim oldu. O karanlik buzhanede baya gulduk eglendik, hem odevin evrdigi stres ile(karanlik oda saatleri sinirli) hem de sikinti ile..

Onun disinda bir onceki hafta gittigim kamptan arkadaslarim ile bulustum birkac kere. Birinde sikildim baya, hem yorgunluk hem de stres uzerime binmis, sustum kaldim bir ara. Digerinde ise onlar Amerikan dizilerinden bahsetmeye basladilar, orada tikandim ama daha sonra gene bildigimiz muhabbete baslayinca bir yildiz gibi parladim (boohh)..

Cuma aksamim biraz sakin gecti, alisverise gittim. Sonunda kosu takimimi (at degilim tabi, harness yani tirmanirken kullandigimiz tanga gibi bir sey, oturak gibi dusunulebilir) aldim. Biraz para bayildim ama bu sayede hem icim acidi hem de Turkiye'ye donunce kendimi salmayip ic acisi ile tirmanmaya gidecegime inaniyorum. Onun disinda gelecek hafta sonu San Francisco'ya gidecegim icin ve orasi da Tucson'un standart 30 derecesinden daha soguk olacagi icin mont almak icin ugrastim. Sonunda da bir tane buldum, baya da begendim, ama bilemedim. O yuzden Sena'ya da gosterecegim, eger o biraz burun bukerse gidip geri verecegim ama gene de en kotu durumda donmayacigimi bilmek icimi rahatlatti. Her zaman ki gibi kot bakip almadim ama bir kac tane uzun kollu bluz (ne deniyor ona bu yasa geldim ogrenemedim) aldim. neden hic kislik getirmedigimi hala cozemedim, simdi kazaklara baktikca annemi ozledim (hahah evet anne, or sen gene, bu sefer giyecem soz, yok valla kizma, cidden takdir ediyorum, severim seni). Iste boyle alisveris yaptiktan sonra evime dondum, yemek yedim, sonra film mi ne izledim valla hatirlamiyorum.

Cumartesi gunu erken kalkip tirmanmaya gidecegim icin mis gibi kahvalti ettim, suyumu aldim, hazirlandim ve bulusma yerine gittim. Bulusma yerine 5 kisi gelmesi gerekiyordu ama 3 kisiydik sadece hicbirimizde ip yoktu (evet baya pahali, meletin 60 metresi 160 dolar falan, bir de ivir zivir malzemesi var bir ton, o kadar gozden cikaramadim) o yuzden bosu bosuna sabahin 6.30 kalkmis bunyemi odama geri goturdum (bunca sure o kadar su ve tangami tasidigima yandim). O kadar kahve icmis benligimi de uyutmak icin ugrastim. Biraz odev ve ders sonrasi aksam barbeku partisine gittim, iste dedigim gibi Amerikan dizileri konusma kusagi burada oldu. Gene de cok sikici degildi hani. Bu partinin duyurusu okula bagli bir klubun mail grubundan yapildigindan dolayi alkolsuz bir partiydi yani kullanilan tek sarap et pisirmek icindi. Ama baya guzel oluyor, tavsiye ederim.. (Bekleyin hemen bir blog daha gelecek)

Pazar gunu ise tamamen oda faresi oldum. Mutfagimizi ayiptir soylemesi cirkinlik goturuyordu. Biz de pazar gunu temizlemeye karar vermistik, ama kimse davranmayinca ben de sallamadim tabi. Sonra bir baktim Muhammed (aslinda u degil o ama zaten yanlis yazmisimdir ben onun ismini) elinde bez ile ocagi falan siliyor. Hemen gittim comdum yanina, tezgaha el attim. O da ne, mutfakta 50 tane falan kara sinek var, resmen caminin tuvaletinden pis. O sirada Anqi de gitti sinek oldurucu aldi bir arkadasindan(yazik ona da burada ingilizceden cok Cince konusuyor, arkadaslarindan kopmasi lazim biraz)(burda Cinli cok degil, muazzam sayida), hemen oldurmeye basladik sinekleri. Sorun su ki ben siliyorum, 2 dakka sonra bir bakiyorum sizlere omur bir sinek sildigim yerde debeleniyor. Sil allah sil.. Sonra bir de guzel paspas yaptik, valla temiz oldu..

Bu arada Amerikan ev arkadasimla soguk savas yurutuyoruz. Bu ay klima yuzunden kisi basi 40 dolar elektrik faturasi odemek zorunda kaldik, ki klima hep bu kiz yuzunden geceleri calisiyor (koh koh oksuruyorum bazen, merak etme anne bakiyorum kendime). Ben de gece kalkip ya kapatiyorum ya da termostati garip bir dereceye getiriyorum. Sonra bu kalkiyor aciyor, sonra ben kalkiyorum kapatiyorum. Bir de bu kizin boyle aptal saptal not yazma huyu var, klimayi kapamayin uleeeen, diye klima konsouna mesaj yazmis mesela. Ben de bunu groucne cildirdim soguk savasimiz iyice hararetlendi, icimden Gelip konussana mubarek not yazacagina, dedim durdum. Bir de mutfagi cirkinlik goturunce "This kitchen is disgusting and I rarely use kitchen, someone is going to clean it but that is not me" yazip asmis bozdolabina, ben de iyice fittirdim tabi. Neyse biz mutfagi onsuz temizledik, o da elektrik faturasini bizsiz odesin simdi (heralde gene pasapasa odeyecegim ama napayim kizdim). Hain planlarim var, bekle Farah, aglayacaksin.

2 Ekim 2008 Perşembe

Yemek Tarifleri 2: Icinde her sey olan bir tavuk yemegi

Tencerenin icine ne bulduysam koydum, hani kotu kokmasa bile ben bile korkmaya basladim.. Zor gunler beni bekliyor sanirim..

----------------

Bu yemegi bitirdikten sonra icinde neler var anlatayim..
  1. 2 adet orta boy sogan kesilir, zeytinyaginda kavrulmaya baslanir, Yaklasik 3 dakika sonra 2 avuc kadar pirinc katilir, hepsi bir guzel pisirilir..
  2. Yarim kilo kadar ufakca kesilmis tavuk gogsu tencereye ilave edilir.
  3. Tavuklar beyazlasinca karisima bir konserve garnitur ilave edilir. Soya sosu ve kesilmis domates konus. Guzelce karistirilir, hepsinin esit derecede yanmasina (ahaha evet) dikkat edilir.
  4. Soya sosu az olmustur, biraz daha konur (ben bunu adimi 3 kere yaptim)
  5. En sonudna hepsi guzel guzel fokurdayinca ocaktan alinir.

Bu yemegi yaparken su koymadim, ama cok koyu oldu, ben de o yuzden her isittigimda yarim bardak su ilave ettim, daha bir tatli oldu. Bu arada pirincler en basta pismicekmis gibi geliyor ama burada sabir ve deneyim devreye giriyor, daha sonra yemegin butun suyunu homkuren pirincler bir guzel enfes oluyor.

1 Ekim 2008 Çarşamba

Cuma gecesi ve hafta sonu sonrasi odev odev odev

Cuma aksami kamp icin esyalarimi soyle boyle topladiktan sonra biraz da ata binmekten dolayi popomun acimasindan dolayi odamda azicik nefesleneyim dedim, youtube, eksisozluk derken saat 10 olmustu bile. Her ne kadar ertesi sabah saat 6 da kalkacak olsam bile cuma aksami odamda oturmayi icime sindiremedim ve yakinlarda oturan Andreas'in ve daha bircok exchange insanin kaldigi yerdeki barbeku partisine gittim. Gecen hafta da ayni yerde barbeku partisinin olmasi ve sanirim insanlarin gec toplanmis olmasindan dolayi insanlar hala melulceneydi ama bazilari coktan alkol limitini gecmis, basini almis gitmisti.

Bedava bira icerken Italyan asilli Amerikan bir bayanla tanistim, bayan diyorum sahsen kendisi 28 yasinda. Daha once Turkiye'ye gelmis, benim de Turk oldugumu duyunca beni baya bir kitledi. Ataturk uzerine baya konustu durdu, neden Ataturk hakkinda bu kadar saplantili oldugumuzu sordu.. Tam ben bir seyler anlatirken sozumu kesip durdu ve New Jersey'li olmasina baglayarak baya kufur etti, sahsen baya egitildim. Her ne kadar onun fikirlerini degistiremesem de bazi konularda sanirim ikna edebildim ama kolay olmadi.. Hele Ataturk'e kufur etmee basladiginda durmadigi icin baya zorladi acikcasi. Onun disinda daha onceden tanidiklarimla ve yeni tanistiklarimla uzun sure konustuktan sonra odama 2 gibi dondum, 3 gibi de yattim.

Cumartesi sabahi 6 da kalkip icimden cigliklar attiktan son esyalarimi da cantama tikip, 2 tost yiyip yola koyuldum. Bulusma noktasina giderken elimde rezil bir kahve, gozumde 10 kilo uyku ve agzimda da eksilik vardi ama tanidik yuzler gorunce hemen oracikta gulmeye eglenemye basladik. Kamp yerine araba ile gidebilecegimiz icin insanlar ne varsa getirmisler, 7-8 tane buzluk, 1 tane kocaman teleskop, koca koca cadirlar ve herkese yetecek kadar sandalye ile yola koyulduk. Yaklasik 2 saat ve 80 milden sonra kamp yerine geldik, ama bulusma yerini sasirmisiz yarim saat bon bon durduk, gole baktik. Cevresinde kamp kurdugumuz golun adi Parker Canyon Lake. Ben cok sonradan ogrendim ama meger gol dogal degilmis, nehirin cikisini kapamislar, birikmis birikmis gol olmus. Cevresi yaklasik 6 mil. Biz de cadirlarimizi kurduktan sonra sandvicler hazirlayip golun etrafinda bir turlayalim dedik. Tam yari yolda iken bulutlar birikti birikti ve bizden nefret edercesine icini dokuverdi. Biz de bitti bitecek diye biraz daha ilerledik ama baktik olmuyor, kosar adim geri donmeye karar verdik. Yagmurluk alan birkac akilli haricinde herkes deli gibi islandi. Cadirlarimizi yagmura hazirlamadigimiz icin zaten kuf kokan cadirimiz bir de camur doldu, icindeki cantalarimiz suya batti. Hayatimda hicbir yere bu kadar hazirliksiz gitmemisim heralde, yagmurun altinda mayo ile oturmak zorunda kaldim. O kadar islanmanin ustune bir de soguk bira icince baya titrer duruma geldim ama yagmur bitip de gunes yuzunu gosterince kemiklerimi gene isitiverdim. Tam o sirada aklima fotograf makinelerim geldi. Yagmur esnasinda filmli makinemi korurken dijital makinemi cantamda unutmusum, baya islanmis o da, hala calistiramadim, ama umitliyim.

Ogleden sonrayi yemek yiyerek, cesitli kart ve oyunlar oynayarak gecirdikten sonra liderimiz Colton bize inanilmaz hamburgerler, hotdoglar ve kasarli biberler pisirdi. Kendisi kucukken izci kampina gitmis, daha sonra durmadan kamp yapmis, avlanmis, oradan buraya kosturmus durmus. Benim su anda oturdugum yerde de yasamis, nefret etmis, hatta facebook ta grup kurmus :) Yemeklerimizi yedikten sonra biraz kestirme fasli, geceye hazirlik derken saat daha 7 idi heralde ama daha simdiden insanlar yorgunluktan bayilacak duruma gelmis, hava da karardigi icin ates basina comelmisti. Bu sirada Colton kendi yaptigi teleskobunu kurmaya basladi. Soyledigine gore o kadar cok yagmur yagdigi icin uzerimizde nem kalmamis, uzun zamandan beri gordugu en net goruntuymus o geceki. Bir ates basinda, bir teleskop basinda donup dururken inanilmaz eglendim, kah guldum kah dertlendim ama yildizlarin altinda uyumaya calisirken icimde derin bir huzur vardi.

Ertesi sabah saat 7'de Colton tarafindan uyandirildiktan ve hepimiz onun tarafindan beslendikten sonra onceki gun bitiremedigimiz yuruyusu bitirmeye karar verdik. En yaylana yaylana dolasan ben, Adam ve Emily olarak gruptan koptuk ama girip cikmadigimiz konu, gulmedigimiz sey kalmadi. Bir onceki hafta gittigimiz bocek temali yuruyusten sonra hepimiz yere bakar hale gelmistik, biz vardigimizda oncu grup yemek yemis hatta kano yapmaya baslamisti.

Sandviclerimizi yiyip iskeleye uzanip biraz kestirip biraz daha oyun oynadiktan sonra yola koyulmaya karar verdik. Ben pasaportumu yanima almadigim icin ve Meksika ya baya yakin oldugumuz icin hepimiz biraz ucukladik ama kontrolde sorun cikmayinca ohh cekip yola devam ettik. Odama geldigimde inanilmaz yorgun, ama bir o kadar mutlu sekilde dusumu aldim, biraz odev bakip "amannn" dedikten sonra heralde son zamanlarin en derin uykusuna yattim..

Simdi odevlerimle ugrasip her seye yetismeye calisiyorum, yarin hem yuruyus hem de tirmanma klubunun toplantisi var, ayrica pazartesiye fotograf projesi teslim etmem gerekiyor. Fotograflardan biri uzun cekim olmasi gerektigi icin az sonra(aksam) disari cikip elimde kocaman bir tripodla dolanacagim.. Her seyim cok sıkıştı ama gene de yavas yavas da halloluyor.