6 Ekim 2008 Pazartesi

Tembelliklerle dolu Hafta Sonu

Pazartesi gununun cirkin sabahindan kurtuldaktan sonra blogumu fazla ihmal ettigimi fark ettim. Bir baktim Sena da almis basini gitmis, pespese 3 tane yazmis.. Daha fazla geri kalmiyim dedim..

Simdi gecen hafta neler yaptim diye dusununce aklima pek fazla bir sey gelmedi ilk once. Bugun ilk buyuk fotograf odevimi teslim etmem gerekiyor, bu yuzden gecen haftanin bir bolumunu yerin bir kat altinda, buz gibi bir odada kimyasal kokulari icinde kostebekler gibi gecirdim. Bu odev icin en az 6 adet fotograf basmamiz gerekiyor, biri gece cekimi, biri hareketi yakalamaca, biri derinlik digeri siglik, ve son olarak da iki tane insan veya hayvan veya obje portresi. Bu konulara ait daha onceden cekilmis fotograflarim oldugu icin sansliydim ama gece cekimi icin 6 kiloluk essek yavrusu tripod ile gecenin bir korunde sapik gibi sokaklarda dolasmak zorunda kaldim. Aslinda baya da iyiydi, cunku insanlar once bir garip bakiyor, onlara ne yaptigimi anlatinca da kameranin onunde ziplamaya basliyorlar (boylece goruntu bulanik ve hareketli cikiyor, sansliysam ve becerdiysem guzel oluyor). Diger yandan sinif arkadaslarim ile baya dedikodu ve ivir zivir hakkinda konusma olanagim oldu. O karanlik buzhanede baya gulduk eglendik, hem odevin evrdigi stres ile(karanlik oda saatleri sinirli) hem de sikinti ile..

Onun disinda bir onceki hafta gittigim kamptan arkadaslarim ile bulustum birkac kere. Birinde sikildim baya, hem yorgunluk hem de stres uzerime binmis, sustum kaldim bir ara. Digerinde ise onlar Amerikan dizilerinden bahsetmeye basladilar, orada tikandim ama daha sonra gene bildigimiz muhabbete baslayinca bir yildiz gibi parladim (boohh)..

Cuma aksamim biraz sakin gecti, alisverise gittim. Sonunda kosu takimimi (at degilim tabi, harness yani tirmanirken kullandigimiz tanga gibi bir sey, oturak gibi dusunulebilir) aldim. Biraz para bayildim ama bu sayede hem icim acidi hem de Turkiye'ye donunce kendimi salmayip ic acisi ile tirmanmaya gidecegime inaniyorum. Onun disinda gelecek hafta sonu San Francisco'ya gidecegim icin ve orasi da Tucson'un standart 30 derecesinden daha soguk olacagi icin mont almak icin ugrastim. Sonunda da bir tane buldum, baya da begendim, ama bilemedim. O yuzden Sena'ya da gosterecegim, eger o biraz burun bukerse gidip geri verecegim ama gene de en kotu durumda donmayacigimi bilmek icimi rahatlatti. Her zaman ki gibi kot bakip almadim ama bir kac tane uzun kollu bluz (ne deniyor ona bu yasa geldim ogrenemedim) aldim. neden hic kislik getirmedigimi hala cozemedim, simdi kazaklara baktikca annemi ozledim (hahah evet anne, or sen gene, bu sefer giyecem soz, yok valla kizma, cidden takdir ediyorum, severim seni). Iste boyle alisveris yaptiktan sonra evime dondum, yemek yedim, sonra film mi ne izledim valla hatirlamiyorum.

Cumartesi gunu erken kalkip tirmanmaya gidecegim icin mis gibi kahvalti ettim, suyumu aldim, hazirlandim ve bulusma yerine gittim. Bulusma yerine 5 kisi gelmesi gerekiyordu ama 3 kisiydik sadece hicbirimizde ip yoktu (evet baya pahali, meletin 60 metresi 160 dolar falan, bir de ivir zivir malzemesi var bir ton, o kadar gozden cikaramadim) o yuzden bosu bosuna sabahin 6.30 kalkmis bunyemi odama geri goturdum (bunca sure o kadar su ve tangami tasidigima yandim). O kadar kahve icmis benligimi de uyutmak icin ugrastim. Biraz odev ve ders sonrasi aksam barbeku partisine gittim, iste dedigim gibi Amerikan dizileri konusma kusagi burada oldu. Gene de cok sikici degildi hani. Bu partinin duyurusu okula bagli bir klubun mail grubundan yapildigindan dolayi alkolsuz bir partiydi yani kullanilan tek sarap et pisirmek icindi. Ama baya guzel oluyor, tavsiye ederim.. (Bekleyin hemen bir blog daha gelecek)

Pazar gunu ise tamamen oda faresi oldum. Mutfagimizi ayiptir soylemesi cirkinlik goturuyordu. Biz de pazar gunu temizlemeye karar vermistik, ama kimse davranmayinca ben de sallamadim tabi. Sonra bir baktim Muhammed (aslinda u degil o ama zaten yanlis yazmisimdir ben onun ismini) elinde bez ile ocagi falan siliyor. Hemen gittim comdum yanina, tezgaha el attim. O da ne, mutfakta 50 tane falan kara sinek var, resmen caminin tuvaletinden pis. O sirada Anqi de gitti sinek oldurucu aldi bir arkadasindan(yazik ona da burada ingilizceden cok Cince konusuyor, arkadaslarindan kopmasi lazim biraz)(burda Cinli cok degil, muazzam sayida), hemen oldurmeye basladik sinekleri. Sorun su ki ben siliyorum, 2 dakka sonra bir bakiyorum sizlere omur bir sinek sildigim yerde debeleniyor. Sil allah sil.. Sonra bir de guzel paspas yaptik, valla temiz oldu..

Bu arada Amerikan ev arkadasimla soguk savas yurutuyoruz. Bu ay klima yuzunden kisi basi 40 dolar elektrik faturasi odemek zorunda kaldik, ki klima hep bu kiz yuzunden geceleri calisiyor (koh koh oksuruyorum bazen, merak etme anne bakiyorum kendime). Ben de gece kalkip ya kapatiyorum ya da termostati garip bir dereceye getiriyorum. Sonra bu kalkiyor aciyor, sonra ben kalkiyorum kapatiyorum. Bir de bu kizin boyle aptal saptal not yazma huyu var, klimayi kapamayin uleeeen, diye klima konsouna mesaj yazmis mesela. Ben de bunu groucne cildirdim soguk savasimiz iyice hararetlendi, icimden Gelip konussana mubarek not yazacagina, dedim durdum. Bir de mutfagi cirkinlik goturunce "This kitchen is disgusting and I rarely use kitchen, someone is going to clean it but that is not me" yazip asmis bozdolabina, ben de iyice fittirdim tabi. Neyse biz mutfagi onsuz temizledik, o da elektrik faturasini bizsiz odesin simdi (heralde gene pasapasa odeyecegim ama napayim kizdim). Hain planlarim var, bekle Farah, aglayacaksin.

Hiç yorum yok: