28 Ocak 2012 Cumartesi

Yelken deyince...

Simdi iceride uyukluyorum. Daha dogrusu saat 21-24 vardiyama cikmadan once, aklima gelenler yuzunden uyuyamiyorum. Uzun zamandir denize cikmamak nedeniyle hafizamin arkalarina tasinmis olan her sey teker teker canlaniyor. Semih Pinar Sena uclusu ile gece balon seyirli Bozburun'a girmemiz, İpek Bahceci ile her daim iskotalari kopan ve dalgalarda dayak yiyen 393umuz, en kotu denizlerde Bozukkale'ye varmamiz, sabaha kadar uyumadan gecirdigimiz asagi yarisi geceleri, Pinar'in 47 knot ruzgara tutulmus Lapina'si, Sezin'in dogum gunu pastalari ve sabah yuzmeleri, Efe Can'in uyku tulumu cantasina canini cikarmasi, Faruk'un garip dumen pozisyonu, Ugur'un kamerasi, Neslihan'in "ya artik yarisi biraksak mi mete?" dedikten sora "yok artik" diye hep vazgecmesi, İrmak'in direk danslari, Dicle'nin sarildigi vardevelalar, Emre'nin komodorlugu, Yigit'in D2'si, sarap sofralari, raki sofralari ve hep paylastigimiz bir tencere bir tava yemeklerimiz.

Ne cok sey serpmisiz meger bu denizlere, ne cok dagilmisiz her tanesine. Bu saydiklarimin cogu ve daha fazlasi simdi coook uzaklarda olsa da biliyorum ki her denize baktiklarindan bir sekilde beni hatirliyor, cunku ben hicbirini hic unutmuyorum.

Son durumumuz: Ala Burun'u gectik, iskelemizde Simi Adasi, iki saat sonra batiya donup Datca yoluna uzanacagiz. Hava az, serin, ana yelken motor devam ediyoruz. Aksamin ilk yemeginde patatesli, soganli kremali tavuk vardi.

2 yorum:

İpek. dedi ki...

Mete, ne yaptığınızı takip edeyim diye açıyorum blogunu, gözlerim doluyor. Olacak iş değil!

Sena dedi ki...

Ya gercekten bu ne metemutlu ya :((