14 Temmuz 2010 Çarşamba

Telefon Klübesi İçinde Yaşamak.

Sabah kalkıyorum. Telefonumu açıyorum. Birkaç kişi aramış oluyor. Mesajlara cevap veriyorum. Arayanları bazen geri arıyorum. Çay koyup kahvaltıya oturuyorum. Telsiz ev telefonu çalıyor. Arayan babam. ona cevao veriyorum, kahvaltı ederken. Havadan sudan konuşuyoruz. Duşa giriyorum. Uzaktan bir telefon sesi: arkadaşım arıyor, kaçta geleceksin diye, ama haberim yok daha, apar topar duşumu tamamlıyorum. Maillere bakıyorum, genne bir şeyler gelmiş ama içi boş.

Evden çıkmadan önce son telefon konuşmalarımı yapıyorum: Nerede, kaçta olacağımı bildiriyorum. Kaskımı takıyorum, montumu giyiyorum. Telefon tekrar çalıyor, kaskı çıkarmadan, kan ter içinde konuşmaya çalışıyorum. Arayan aynı arkadaşım, 10 dakka geç kalacağını söylüyor, 1 dakika telefonda konuşuyoruz.

Motora biniyorum ama yarıştığım tekneden biri arıyor. Cevap veremiyorum, ama içim gene huzursuzlandı. İniyorum motordan, bütün ekibe aynı anda mesaj atıyorum, hepsine ulaştığını öğreniyorum. Arkadaşım tekrar arıyor, biraz daha geç kalacakmış ve başka bir yerde buluşmalıymışız, mont pantalon terleye terleye yürüyorum.

Gün içinde aramalar, mesajlar devam ediyor. Sıkılıyorum, telefonu hiçbir zaman direk açamaz kale geliyorum. Önce bir susturuyorum, biraz düşünüyorum, sonra açıp cevap veriyorum. Böyle böyle devam ediyor.

Akşam eve geliyorum. Pijamı giyiyorum, Allah'tan cebi var pijamanın, yoksa telefonu nasıl taşıyacağım. Mesaj geliyor, aylık mesaj paketim dolmuş. Çok şükür hala sınırsız konuşma hakkım var, sınır sadece ben.. Son konuşmalarımı yapıyorum, Sena'ya iyi geceler mesajı atıyorum, telefonu kapatıp yatıyorum. Ertesi gün aynı şey devam edecek, tatile çıksan da edecek, çıkmasan da. Üstelik ben çalışmıyorum bile.. Nasıl oluyor anlamıyorum?


Sadece ben değilim böyle olan. Herkes böyle. Eskiden evden çıkmadan önce ev telefonunu kullanır, tam saatini ve yerini belli eder, sonra geç kalmadan oradan olurdum. Cep telefonum olunca satma ve satılma şansım artıyor. Arkadaşım konuşurken onu dinlemek yerine başkasına mesaj atma lüksüm oluyor. Telefon kartını taşımak yerine telefon sahibi olabiliyorum: şarjı olduğu sürece.. Her yerden mail bakıp, cevap yazabilirim, ama sadece görüp bakmayabilirim de. Eskiden telefona cevap veremeyebiliyorduk, mektup ulaşmayabiliyordu. Artık kaçma şansımız yok, atılan maili okumak, çalan telefonu cevaplamak bir şart.

Eskiden arada sırada telefon klübelerine girer, biraz terler, azıcık konuşur çıkardık. Farkında değiliz ama yıllar önce girdiğimiz telefon klübesinden çıkamadık hiç, hep oradayız, hep aranıyoruz, arıyoruz, ve hep terliyoruz. Telefonu vücudumuza yerleştirmeye çalışan bilim adamları var, ama telefon zaten kafamızın içine yerleşmiş, öyle ya da böyle..

Hiç yorum yok: