Derek Lundy, "Godforsaken Sea" adlı kitabında 1996-1997 Vendee Globe yarışında, dünyanın etrafını hiç durmadan ve yardım almadan, tek başına ve 18 metre uzunluğundaki teknelerle dolaşan yalnız yelkencilerin başından geçenleri anlatıyor. Yarışçıların geçmişini, yarışa hazırlıklarını, sponsor arayışlarını, ailelerinden ayrılışlarını ve yarışın zorluklarını etkileyici ve zaman zaman ürkütücü bir dille ele alıyor.
Vendee Globe yarışının kuralları aslında çok basit:
- Fransa'nın les Sables-d’Olonne şehrinden başla
- 40 derece Güney paraleline kadar in ve doğuya dönerek Umut Burnu, Avusturalya ve Amerika'nın en doğu ucu ve en acımasız toprak parçası olan Horn Burnu'nu solunda bırak
- Bu sırada hiçbir yerde durma, kimseden yardım alma
- Güney Okyanusu'ndan sağ salim çık
- 60 feet uzunluğundaki tekneni güvenlik ve uzunluk sınırları içerisinde tut
Yarışın kuralları aslında bu kadar basit, ama basit olduğu kadar acımasız. 120 güne yakın bir süre boyunca, dünyanın en acımasız sularında, belki de dinyanın en uzak köşelerinde yeleken yapmak ve bitmek bilmeyen sıkıntılarla uğraşmak herkesin harcı değil. Tabi bunu yapmak için gereken parayı sağlayacak sponsoru bulmak da.
Yarışın en zorlu kısmı Güney Okyanusu kısmı. Güney Okyanusu'nun 50. paralelinin güneyi ve Avusturalya ve Cape Horn arasında bulunan bölge, insanoğlunun benliğini ve teknolojisini kolayca götüremediği, başına bir şey geldiği zaman da yardımın gelmesini bekleyemeyeceği sınırlı alanlardan biri. Rüzgarın hızı 40 knot'a düştüğünde hava bitti diyebileceğiniz, 25-30 knot hızla ilerleyen teknenize bir şey olmaması için dua edip günde 3 saat uykuya şükredebileceğiniz bir ortam. 20 metre yüksekliğindeki dalgalar da cabası.
Lundy, Vendee Globe yarışından dönenler ve dönemeyip okyanusun derinliklerine karışanların yakınları ile yaptığı röportajlarından derlediği kitabında, bu denizcilerin çektikleri sonsuz zorlukları anlatırken onların da aslında birer insan olduklarını önüme koydu. Dili o kadar etkileyici ki kitabı okurken kendimi deli gibi çalkalanan bir teknenin içinde, kulağımda rüzgar sesini duyar gibi oluyordum.
Kitap, genellikle yelken yapanlara hitap ettiği gibi yelken ile ilgisi olmayanların da anlayabileceği kadar sade ve açıklayıcı. Dünyanın en acımasız denizlerine yelken açan denizcileri biraz tanıyabilmek isteyen kişilerin okuması gereken bu kitabı, insanın sınırlarını görmek isteyen kişiler de gözden geçirmeli.
Bu kitaptan yola çıkarak ikinci okuğum kitap ise benzer rotayı ilk defa tamamlamış ve hiç durmadan tek başına dünyanın etrafında dolaşmış ilk kişi olan Sir. Robin John-Knoxton'un yazdığı "A World of My Own". Bitirince onun için de küçük bir özet geçeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder