Korza ekibi, geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen Bosphorus Cup yarışına katıldı. İlk gün poyraz eşliğinde Boğaz'da atılmış şamandıralar etrafında koşulan yarıştan sonra pazar günü tekneleri, Caddebostan açıklarında atılmış şamandıralar bekliyordu.
Cumartesi günü yapılan yarışın rotası, Anadoluhisarı ve Dolmabahçe önlerinde atılmış şamandıralar ile işaretlenmişti. Dolmabahçe önünden start alan tekneler, orsa seyiri ile Anadoluhisarı'na kadar ilerliyor, oradaki şamadnırayı dönüp balon seyirine geçiyordu. Aynı turu bir kere daha tamamladıktan sonra tekrar pupa şamandırasını dönen tekneler, Reina önünde finish veriyordu. Biraz izleyiciye dönük olan yarışta, seyirciler Reina'nın etinden sütünden rahatça yararlanabiliyor, bir yandan da Boğaz'ın akıntısında havasız kalmış ekiplerin maymun olmasını izleyebiliyordu. Yarışın ilk turunda ön saflarda yer alan Korza ekibi, Akıntı Burnu civarında uzun bir süre olduğu yerde sayıp aynı yerlerin önünden ikinci kere geçince, biraz moral bozukluğu yaşadı. Sonraki turda her ne kadar arayı kapayabilse de First Finish şansını kaçırmış, düzeltilmiş zamanda da çok iyi bir derece yapamamıştı.
İkinci gün ise Korza ekibini süprizler bekliyordu. Caddebostan açıklarında kurulmuş olan 3 tur sosis rotalı 2 yarıştan ilkine çok güzel başlayan Korza ekibi, ilk orsa kolunu tamamlamaya çok yakınken bir "ÇAT" sesi ile irkildi. Ekibin bir kısmı, sesin o sırada boşalmış olan vincinden geldiğini sanırken, diğer kısmı yan teknede bir sorun olduğunu düşünüyordu. Başüstü olarak ben de balon donattığım için hiçbir şeyden haberdar değildim, ta ki Yiğit Can bana doğru bir mandar ile koşmaya başlayana kadar, Ön tarafa baktığım zaman baş ıstralyanın artık teknenin hareketli parçalarından biri haline geldiğini gördüm. Hemen balon ve cenova mandarlarını teknenin burnundaki bastona takıp gerdik, cenova ve ana yelkeni indirdik. Yarış ne yazık ki bizim için orada bitmişti. Ancak moraller çok da bozulmamıştı, çünkü...
19 Mayıs Gürhan Abi'nin doğum günü idi, biz de ekip olarak ona pazar günü bir süpriz yapmaya karar verdik. Ben şampanya getirdim, İpek'de pasta. Hem yarıştan ayrılmış hem de güneş altında yanmış ekip pasta ve şampanayayı görünce bir anda ayıldı, "Ahanda" dedi, hemen yumuldu. O sırada fotoğraf çeken arkadaş pastaya geri göndüğünde artık pasta masta yoktu. Pastaya son dokunuşları yapan ben ve Efe Can da, azimle çalışmanın sonucunu, küçük ama sıralanmış hedefler ile tok karna daha çok pasta yenebileceğini gördük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder