29 Mayıs 2010 Cumartesi

Yelken Takimi "Tall Ship''leri Gezmeye Giderse...

Normalde hep sagdan soldan duydugum gerceklerini biraz carpitip hikaye diye yaziyordum ama bugun gercekten olanlari bitenleri yazamaya karar verdim.

Bugun Bogazici Yelken Takimi'ndan yaklasik on kisilik bir grup olarak Istanbulá ugramis olan Tall Ship'leri gormeye gittik. Tall Ship'ler hakkinda cok detayli bilgi vermeyecegim ama bu ziyaretleri hakkinda TurkSail'den detayli bilgi alabilirsiniz. Tekneler su anda hala Istanbul'da ancak sadece bugun yani cumartesi gunu gezmeye musaitti, biz de bu firsati degerlendirdik.

Gezmeye baslamadan once Gurme Namli'da bulusmaya karar vermistik. Hani biraz yemek yiyelim, biraz cay icelim havasinda idik. Ancak Gurme Namli'yi gorunce bir anda sohbet kismini gectik, yemek kismina atladik. Sena ve Yigit Erkut ile basladigimiz kahvalti soframiza gelen giden az olmadi ama Faruk Bosut heralde herkesin hayatina ya da daha dogru soylemek gerekirse kahvalti tabagina bir damga vurdu, ben hayatimda boyle icten ve doyumsuz ac bir insan gormedim, heralde goremem.

Kahvaltidan sonra Karakoy limanina bordalamis olan teknelerin bulundugu bolgeye gectik. Baska bir ulkede olsa heralde cok daha buyuk bir ilgi olurdu ortamda, ancak durum Istanbul-Turkiye olunca fazla insan toplanmamis. Bakanlarimizin tekne almayi deli sacmasi olarak gordugu bir ulkede heralde sasirtici bir sonuc olmasa gerek. Ancak gene de her kesimden ilgili birkac kisi gelmisti, bu da biraz da olsa halka ulasilabildigini gosteriyor.



Teknelerin bir kismina binmek mumkun idi. Bizim normal zamanda bindigimiz teknelerden farkli olarak bu teknelere binmek icin bazen 10-15 basamak cikmak gerekiyordu, guverte yuz metre engelli kosu yapmaya uygundu, halatlar kolumuz kadar, vincler de Faruk'un midesi kadardi. Teknelerin (vapur mu desek) her biri farkli ulkeden oldugu gibi her biri de farkli bir kultur barindiriyordu, kabartmalar, suslemeler, yemek kokulari, tayfalarin kiyafetleri derken her teknede o ulkenin havasini hissedebiliyordunuz. Biz de tabi bu sirada bol bol fotograf cekmeyi ihmal etmedik, heralde Yigit Erkut da yakinda bizimle balik gozu kamerasi ile cektigi fotolari paylasir.


Ufak teknelere alsitigimiz icin hepimizin aklinda sorular vardi bu koca Tall Ship'ler ile ilgili. Nasil yelken bastiklari, koordinasyonun nasil oldugu, nasil iletisim kurduklari, direklere nasil ciktiklari.. Faruk ve Buse-Buket sayesinde direge nasil ciktiklarini sagolsunlar ogrendik. Iletisimin yolunun telefon oldugunu, dumenden telefon vasitasi ile basustune ulastiklarini anladik.


Iste direge de boyle cikiliyormus:



Buket bu sekilde direge tirmanmaya calisip da beceremeyince, onu oradan almak zorunda kaldik. Ancak Faruk, Buket'in uzuntusunu gormus olacak ki, "Buket, ben senin adini zirvelere tasirim, hic merak etme yahoo" dedi ve hemen zipladi:


Faruk, ciktigi gibi inince asagiya, biz de rahatladik. Ortalarda dolasirken acaba bizim takimdan birileri bu tekneye daha once binmismidir diye dunusuyorduk. Heralde aramizda biraz fazla sesi konustuk ki kim oldugumuzu anlayan Endonezyali bir arkadas bizi ceke ceke bir yerlere goturdu. Bu sirada org, Koca, Goz gibi kelimeler kullaniyordu ancak biz bunlari, adamin bizi goturdugu yere varana kadar anlamadik. Adamin bizi cektigi mekana gelince olay bir anda cozuldu:


Meger Yigit Gozubuyuk daha once Endonezya'nin Tall Ship'ine binmis, baya zaman gecirmis, orada muzigini sergilemis hatta sevgi gosterisi olarak orgunu orada birakmis. Adamlar Yigit'e cok selam soylememizi ve her zaman onu beklediklerini belirttiler; tabi el kol hareketi ile oyle dediklerini umuyoruz.

En son Rusya'nin teknesine de binelim de sonra gideriz derken basimiza geleceklerden habersizdik. Rus teknesinde karsilastigimiz manzara kizlari soke etti, cibil cibil Rus erkekleri ciplak goguslerini acmis, wireless internet bulmaya calisiyorlardi. Internet de sadece teknenin basinda cektigi icin hepsi oraya toplanmis. Bizim kizlar da pek acidilar hallerine (Aboov sesleri esliginde); aralarindan "benim telefonu al, benim internet paketim var" diyen de cikti ancak sagolsun takimin erkekleri olaya el koydu.



Ruslar bizim ilgimizi fark etmis olacak ki etrafimizda dolanirken bizim kizlar uslu durmadi tabi, hemen erkekler ile foto cekelim de cekelim diye tutturdular. Etmeden duramadik, bir foto cekelim bari dedik..


Son olarak, yillardir lafini ettigim, Atabay Marina' da duran o canim teknenin hep benim olmasini istemistim, ancak imkanlar el vermemisti. Meger onu biri almis, elden gecirmis ve ne hale getirmis, bunu gorunce de yok artik dedim, kacan balik buyuk olurmus...
















Buradan sonra teknelere gule gule demek zorunda kaldik, ancak guzel bir gun gecmisti. Eglenmis, sasirmis, ugrasmis, begenmis ve doymustuk (Faruk haric).. Elimden geldigi kadari ile gercekleri anlatmaya calistim, umarim becerebilmisimdir, sevgiyle kalin..



Not: Bogazici Universitesi Yelken Takimi uyeleri haricindeki sahislarin hakkinda soylenen, yazilan ve anlatilan konusma ve olaylarin hepsi dogru degildir, umarim kimse uzerine alinmaz. Burada amac kimseye hakaret etmek olmamistir.

Hiç yorum yok: