Geçen hafta arkadşlarım ile Taksim'den eve dönerken, kaldırımın kenarından kaydım. Kaldırımın kenarından kayarken de dengemi sağlayamadım ve sağ bileğimin sağ kenarını kaldırıma çarptım, akabinde de yere düştüm..
31 Aralık 2010 Cuma
Doktorla İkinci Randevu
Geçen hafta arkadşlarım ile Taksim'den eve dönerken, kaldırımın kenarından kaydım. Kaldırımın kenarından kayarken de dengemi sağlayamadım ve sağ bileğimin sağ kenarını kaldırıma çarptım, akabinde de yere düştüm..
28 Aralık 2010 Salı
"Depo ... TL ye doluyor" Cümlesi Tedavülden Kaldırıldı
Marmot
Kuzen Coşkun: Oğlum marmot uyku tulumu aldım.
27 Aralık 2010 Pazartesi
Kırık Bir Ayak
22 Aralık 2010 Çarşamba
Değişmek ve Değişmemek ve Gelişmek
20 Kasım 2010 Cumartesi
31 Ekim 2010 Pazar
Yakıt ve Enerji Teknolojileri
Akıl Kübü
26 Ekim 2010 Salı
Bir Dönüm Noktası
Uzun süredir elle tutulur bir yazamadım ama aslında yazacak çok şey oldu.
Öncelikle temel öğrencilik hayatım bir süreliğine (belki tamamen) son buldu. Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisi öğrencisi olmayı bırakıp mezunu haline geldim. Artık “Okul bitince … yapacağım..” diye devam eden cümlelerimin gerçekleşme zamanı geldi, iş arama, hayat tarzında değişiklik yapma, sorumlulukların tamamen kendine dönme zamanı çattı..
Uzun süren bir yaz tatili ve “Ben ne yapacağım? Ne işle uğraşacağım? Nasıl bir işte çalışacağım?” soruları ile kendimi kemirdiğim bir dönemden sonra yaz başında başvurduğum Tüpraş’tan olumlu cevap aldım ve şu anda Tüpraş’ta üçüncü haftamdayım.
Bir yandan da Tüpraş ile Boğaziçi Üniversitesi’nin beraber yürüttüğü Yakıt ve Enerji Teknolojileri adı altındaki Tezsiz Yüksek Lisans programına başladım.. Program enerji teknolojileri ve sistemleri hakkında genel bilgi vermeye çalışıyor; ne tamamen teorik, ne de tamamen pratik. Normalde çalışmayan bir kişi için oldukça kolay bir program iken, bir yandan çalışırken yürütmek o kadar kolay olmuyor..
Rutin programım nasıl peki? Hafta içi Pazartesi ve Salı günleri 17.00-20.00 arası ve Cumartesi günü 10.00-17.00 arası Boğaziçi Üniversitesi’ndeyim. Derslerim mühendislikte. Normal günlerde ise genellikle 18.30 civarında İstanbul’un çoğu yerine varmış oluyorum. Gün içinde telefonla görüşmek zor ama gene de mesaj atmayı deneyebilirsiniz..
İşe başladığımdan beri hafta sonu etkinliklerim ise aralıksız devam ediyor.. Onlardan da kısa zamanda bahsedeceğim.
Şimdilik bu kadar,
Sevgilerle kalın…
6 Ekim 2010 Çarşamba
Türkiye'de Pankart Açmanın Cezası
Türkiye'de haklı olsanı haksız da olsanız devletin herhangi bir kurumuna karşı gelmeniz, genelde sonuçlanmız. Ya vaka uzar da uzar ya da öyle yerlere sürülür kü sonucunu anlamak bile uzun zaman alır. Ama hele bir de bir devlet şahısına karşı pankart açarsanız, yaptıklarını haksız bulursanız, onun hakkında yorum yaparsanız, alacağınız cevap tam olarak yaka paça götürülmeniz olacaktır. Hem de bağırmayın diye ağzınızı da kapayarak..
3 Ekim 2010 Pazar
Uzun bir ara ve Trilye Yarışı
17 Eylül 2010 Cuma
Tikaniklik
29 Ağustos 2010 Pazar
Bulgaristan'da Bir Dugun
Anne ve babamin bir is arkadasinin dugunun cumartesi aksam oldugunu biliyorduk ve gene baska bir is arkadasi Bulgaristan'in baska bir sehrinde olacakti. Biz de buna gore plan yaptik ve cuma aksami Istanbul'dan hareketle once Plovdiv, orayi cumartesi gezdikten sonra Sofya, cumartesi geceki dugunden ve Pazar gunu Sofya gezmesinden sonra Velingrad'a donmeyi planliyorduk. Oradan da Istanbul'a donecektik..
Su anda tam detayli yazamiyorum ama gezinin Plovdiv (Turkce olarak Filibe) ayagini bitirdik. Sofya'dayiz ve dugunden donmus durumdayim. Dugun hayatimda gordugum en guzel ve en eglenceli dugunlerden biri. Daha detayli anlatacagim daha sonra. Ama ayni dugunu Turkiye'de de yapabilir miyim yapamaz miyim de dusunmuyor da degilim.. Gene de soylemeliyim ki inanilmaz eglendim, dugun dediginin Damat ve Gelinin sadece terlemedigi, cok eglendigi ve yapmakta sabirsizlandigi, yaparken inanilmaz zevk aldigi, davetlilerin sadece yemek yiyip cok ictigi bir dugun olmadigini anladim. Bircok sey kulturel olarak onlara tabii olabilir ama gene de cok eglenceli bir sekilde yaptiklarini kabul etmek lazim. Bu arada Bulgar Rakisi da Turk Rakisindan altta kalir gibi degil..
Ve tabi bir dugunden cikmis normal bir insan olarak herkse sunu soylemeliyim: Her kim olursaniz olun, eger evlenecekseniz, evlendiyseniz ve evlenmeyi ve eglenmeyi planliyorsaniz size hayatta mutluluk, heyecan, sevinc, saglik ve nese diliyorum...
Sevgiler...
30 Temmuz 2010 Cuma
Asagi Yarisi
Asagi Yarisi, Istanbul'dan baslayip Cesme'ye kadar araliksiz devam eden bir yaris.. Bu 270 deniz mili uzunlugundaki etaptan sonra Cesme ve civarindaki kucuk yarislara katiliniyor.. Yarisin ilk etabi oldukca zorlu. En az 1,5 gun surecegini dusunuyorduk ama dusundugumuzden biraz farkli oldu.
Cuma oglen tum hazirliklarimizi yapip 54 feetlik teknemizin marşina bastik.. Bogazda guzel bir hava ile aldigimiz starttan sonra Bulent Bey'in Farr 55 teknesinin arkasinda, hizla yolumuza koyulduk. Farr 55, filonin en buyuk teknesi, o onde biz arkada balonla guzel guzel gidiyorken "BAMM" diye bir ses duyduk. "heralde guy, vince oturdu" diye sesi umursamadik ama aradan 20 dakika gectikten sonra teknede dolasirken bir de baktik ki ruzgaralti carmihin birinci ve ikinci gurcata arasindaki kismi yerinden cikmis, oylecene sarkiyor.. Bir kavanca atsak heralde buyuk bela cikacak..
carmihi gorur gormez, bakalim halledebilecek miyiz diye hemen beni direge bastik... Ben sarkan carmihi cekiyorum yukari, vidali yerine oturtmaya calisiyorum ama bir turlu olmuyor.. Baska caremiz yok, balonu, ana yelkeni indirip dalgasiz yere, gerisin geriye Buyuk Cekmece sahiline gitmemiz lazim.. Yolda uyuyorum ben, "Heralde yaris bizim icin bitti" diyerek.. Cekmeceye geldigimizde Anil direge basiliyor (ben, direge rahat tirmandigim kesfedildiginden beri tirmandiriliyorum), baya ugrasiyor ama ne yazik ki halledemiyor. Ondan sonra ben bir bakayim diyorum. Bu sirada asagidan da alt carmih gevsetiliyor, bir ugras derken carmihi yerine oturtuyorum, Anil kolaylamis, ben acmis oluyorum.. Hemen yelkeni basip 4 saat geriden yarisa devam ediyoruz..
cuma gecesine yaklasirken Marmara Adasi da bize yaklasiyor.. Bu sirada nobetlese uykular ile herkesin uyanik kalmasini saglamaya calisiyoruz, ama hava az, cok hizli degiliz ve sik sik yelken degistiriyoruz. Sabaha dogru Bogaza yaklasiyoruz ve gunun uzun gececegini dusundugum icin biraz uyuyorum.. Az sonra uyandiriliyorum, havanin sertleyecegini dusunuyorlar, direge bir cikip bakmaliyim.. Tirmaniyorum, carmih ayni biraktigim gibi: saglam, siki..
Bogazda gemi trafigine dikkat ederek ilerliyoruz.. Hava fena degil, balonla kavanca kavanca gidiyoruz. Ancak bogaz cikisinda bizi supriz bekliyor: havasizlik.. Bir sure sabit durdurduktan sonra guzel bir esinti bizi de tasiyor, cumartesi oglesinde yolumuzun daha uzun oldugunu dusunerek devam ediyoruz.. Bu sirada kacta varacagimiza dair iddialar devam ediyor, benim iyimser tahminim pazar sabahi 04.30, kotumser tahminim pazar sabahi 09.30..
Ogleden sonraya dogru o guzel esinti ile bir cok tekneyi yakalayip geciyoruz, 4 saat kayip ve geriye gitmemize ragmen rakiplerimize yaklasiyoruz.. ancak saat 17.00 gibi hava gene azaliyor, uzun bir gece olacagini anliyoruz, isin kotusu teknede su azaliyor.. Ufak uykular ile idare ediyoruz, ufak yudumlar esliginde.
Hava karariken Cesme acigindaki Sakiz Adasi'na yaklasiyoruz. Cesmeye 25 milimiz var.. Gece biraz ilerliyoruz, Sakiz'a iyice yaklastigimizda hava tamamen kaliyor, ruzgardan esame yok.. ugras didin bir seyler yapiyoruz ama finishe 10 mil kala hava tamamen bitiyor.. Ekibin yarisi uyuyor, kalanimiz guvertede hababam yelken degistirmece, yuruyelim diye ugrasmaca.. Bir ara efsanevi Code 0 ile 2 knot esen ruzgarda 4 knot gidiyoruz.. rakiplerin hepsi de yakinda... yari uyur gezer bir geceden sonra sabah oluyor... Yorgunluktan oluyorum resmen.. Hava ufak ufak cikiyor, tum ekipler Cesme aciginda.. Butun rakiplerimiz dibimizde..
Finish hattinin cok yakinina kadar geliyoruz, ikinci finish verebiliriz diye dusunuyoruz.. Ama bizi icine almayan lokal bir ruzgar onumuzden 6 teknenin tren gecmesine neden oluyor.. Uzuntu yok, zaten cok avans vermistik :) ama eger direk sorunumuz olmasaydi biz de hic havasizlik cekmeyen Farr 55 gibi erkenden bitirebilirdik, orasini kimse bilemeyecek...
Marinaya girerken palamar cagiriyoruz, cunku gece akulerimizi sarj etmekten mazotumuz bitti.. Marinada palamar bizi yerlestiriyor. Saat pazar 10.00, baya iyi bir tahminmis diyorum.. Hemen viski aciliyor, ilk yudumun ve uykusuzlugun etkisi ile herkes hemen dagiliyor.. Tekneyi zar zor toplayip otele gidiyoruz, yemekten sonra da plaj...
Bu onemli etaptan sonra samandira yarislari oluyor pazartesi gunu.. Ilk yarista cok fena start almiyoruz, ancak ilk orsa samandirasini dondukten sonra cenovamizi indirirken fitil takiliyor... Ne indirebiliyoruz, ne basabiliyoruz. Zaten motor hava yaptigindan dolayi yarisa zor yetismisiz, bir de bu sekilde birakinca morallar bozuluyor.. Biz cenovayi cikarana kadar ikinci yarisin starti veriliyor.. Umutlarimiz bitiyor, marinada yuzmeye, aksam yemeginde baliga karar kiliyoruz..
Sali gunu yarisi ise Cesme'den baslayip, Alacati'daki samandirayi donup Cesme'ye geri gelmece.. Iyi basladigimiz yarista samandirayi dondukten sonra balon basiyoruz, ama balon sekiz cikiyor.. Onunla baya ugrasinca Gurhan Abi'yi kizdiriyoruz.. Ama kendimizi affettirmek icin her seyi yapiyoruz.. Gurhan Abi'nin yuzu gun sonunda guluyor, "Ulan keratalar" diyerek...
Son gun hava cok guzel bir poyrazla veda etmek istiyor.. Iki yaris var, ikisi de bol manevrali samandira yarislarii.. Butun ekip varini yogunu ortaya koyuyor, yarisin sonunda yorgunluktan olecek hale geliyor.. Ine cika bitiriyoruz yarisi.. Hemen tekneyi toplamaya basliyoruz: ekip o aksam dagilacak, ertesi gun Yigit Can, Gurhan Abi ve Orman yola cikacak.. Tekneyi toplayip, alisveris yapip, yemek yiyip, marinaya geri donuyoruz.. Teknede muhabbetten sonra odul torenine gidiyoruz.. Odul toreni Babylon'da.. (Bu arada Cesme marina hakikaten Avrupa-i olmus) belki centilmenlik odulu aliriz diye bekliyoruz, mamafih ictigimiz biralar ile geri donuyoruz.. Benim Mehmet ve Efe Can ile otobuse yetismem lazim, Mehmet ve Efe Can ise cildirdi, sakizli tatli ve kumri yiyecez diye kosturmaya basladi.. Ayni zamanda tekneyi goturecekler de gece Bozcaada icin yola cikmaya karar verdi.. Herkesle vedalastiktan sonra yola cikiyoruz yorgunlugumuz ve anilarimizla.. Bir asagi yarisi daha sona eriyor..
Su anda Marmaris'e gidiyorum ben de otobusle.. (istanbula geldikten sonra hizli bir kosturmaca ve ayni yolu geri donmece).. Her Asagi Yarisi ayri bir deneyim, ayri bir hikaye.. Firsat bulan ve yarismayi seven herkese tavsiye ediyorumm..
Korza 2010 Asagi Yarisi Ekibi:
1. Gürhan Tüker (Kör)
2. Burak Güvengez (Gügü)
3. Ipek Kandirali
4. Yigit Can Altan (Baykuş)
5. Tahir Erdem Öztürk
6. Can Dedeoğlu
7. Yasemin Akyaz
8. Efe Can Saka
9. Mustafa Ali Acar (Mali)
10. Anil Ilter (Aslan)
11. Kaan Akman
12. Can Ergün (Orman)
13. Mehmet Akdağ
14. Mete Mutlu
22 Temmuz 2010 Perşembe
Aşağı Yarışı ve Tekne Takip Sistemi
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Zeynepkamil Cocuk Acil
Yasim heralde uc veya dort. Evde bir kosede "bozuk para koleksiyonum" var. Onlarla oynuyorum. Tabi o pis paralar uslu uslu da durmuyor, havaya atip tutuyorum, agzimda yuvarliyorum: her turlu cirkinligi yapiyorum. babam yurt disinda, annem icerde komsu ile oturuyor.
Birden paranin biri bogazima kaciyor, oksurmeye, bogurmeye baslayinca annem bizim odaya daliyor. paralarla oynadigim belli, nefes alamadigim belli, hemen elini agzima sokup cikarmaya, kusturmaya calisiyor. Bakti olmuyor. Suratim morarmaya basliyor. Hemen beni banyoya goturup ayaklarimdan tutup bas asagi salliyorlar. Para acayip sikismis bana misin demiyor. Hala kurtulamayinca taksiye bindikleri gibi Zeynep Kamil Cocuk Hastanesi.. O zamanlar Kosuyolu'nda oturuyoruz, hastane baya yakin..
Hastanenin kapisinda tekrar duruyoruz, ben hala nefes alamiyorum dogru duzgun. Tam kapida iki buklum olup midemde ne varrsa cikariyorum.. oh be diyorum, annem bakiyor, yerdeki yiginin ortasinda bir de madeni para :)
Hastanenin kapisindan aynen eve donuyoruz ve cocuklugumdan kalan cok az sayidaki anilardan biri aklima kaziniyor. Zeynep Kamil denince aklima bu olay, Acibadem deyince de dikislik yaralarim geliyor aklimda.Isin komigi cocuklugumdan kalan anilarin cogu hep yarali bereli hikayeler: en net hatirladiklarim, en canli olanlar. Biraz yaramazdim, dogru...
16 Temmuz 2010 Cuma
Küçük Bir Karadeniz Turu
14 Temmuz 2010 Çarşamba
Telefon Klübesi İçinde Yaşamak.
23 Haziran 2010 Çarşamba
Mezun Olmak
Meğer kağıt üzerinde mezun olmak çok daha zormuş aslında bazı kişiler için. Öncelikle ilişik kesme belgesi ile uğraşıyorsunuz. Aldığınız bir kağıt parçasını revir, yurtlar müdürlüğü, kayıt işleri, bölüm başkanı gibi bir ton yere koşturmaca içinde imzalatmanız gerekiyor. İşin komiği bunların içinde bir de BÜMED var. BÜMED'e kadar inip, sonra o sıcakta geri çıkmanızın tek sebebi BÜMED'in sizi avlamak istemesi ve İlişik Kesme formunun sizi ayağına kadar çağırabilecek güzel bir silah olması. İşin diğer yanı da bu hafta üye olursanız 200 TL ve sonraki her sene gene 220 TL gibi bir para verecek olmanız. Ama bu hafta üye olmazsanız, üye olmak istediğinizde 1100 TL gibi bir para rica etmeleri. Allah'tan orada size bar kurmuşlar da soğuk su içebiliyorsunuz. (Ya şimdi ya asla ayağına yatmaları bir garip tabi)
Diğer yandan diploma için para vermeniz gerekiyor. Yıllarca oku, didin, çalış, sonra elinize geçecek kağıt için de gene para ver. İşin kötüsü o parayı vermeden diplomanızı alamadığınız için dört sene de ha okumuşsun ha okumamışsın durumuna geliyorsunuz. Yani paşa paşa (şu anda ne kadar olduğunu bilmediğim o parayı) vereceksiniz, vermeme lüksünüz yok.
Diyelim ki diploma parası verdiniz, tabi diplomayı almak, kep atmak isteyeceksiniz. Herkes cüppe giyip dolaşmak ister okulda son kez. Ee tabi herkesin cüppesi olmadığı için cüppe kiralamanız lazım. Şanslıyız ki okul bize bu olanağı sağlamış, bir haftalık cüppe kiralama karşılığında sizden 90 TL alıp size 50 TL geri veriyor. Aradaki fark ise eskime parası imiş. Artık giyenler nasıl giyiyor bilemiyorum ama her sene cüppe alınmasını gerektirecek kadar eskitiyor heralde.
Ve son olarak tabi balo var. Balo, okulun bahçesinde verilen içkili yemek.. Aslında güzel bir ortam, herkes süslenecek, edecek, güzel güzel dolaşacak. Pek tabi Boğaziçi Üniversitesi mezunu olarak orada da bir miktar para harcayacağız, 100 TL kadar.. İşin garibi bu parayı Boğaziçi Üniversitesi hesabına BAĞIŞ adı altında yatıracak olmamız. Bu kadar çok kişinin, bu bağışı gönüllü olarak yapıp yapmayacağını heralde kimse bilemeyecek.
Bundan daha önce olan bir olayı daha yazayı son olarak, o da yıllık fiyatları. Hani o kadar okuduk ya, bir anımız olsun isteriz tabi.. Yıllığa verdiğimiz 50 küsür TL ve fotolara verdiğimiz 45 küsür TL helal-i hoş olsun tabi..
Bu okulda bunca sene okumuş birçok kişi heralde bu paraları verebilecek durumdadır. Ancak bütün bu işlerin bir duygu sömürüsü haline getirilmesi ve mezun olan kişilerin son bir gelir kapısı olarak görülmesi bence doğru değil. Ben bu işler olmasın, balo iptal edilsin, cüppe giymeyelim demiyorum. Ama okulun bu uslübü bence bu okula yakışmıyor. Bu paraları veremeyen arkadaşların da gider ayak bu şekilde üzülmesi ise bence doğru değil.
Google'ın Yasaklanması
22 Haziran 2010 Salı
Yollarda Süzülmek...
14 Haziran 2010 Pazartesi
Sanırım Mezun Oldum.
Daha önce söylediği gibi Boğaziçi Makine Mühendisi öğrencilerinin mezun olabilmeleri için ME 492 kodlu Proje dersinden geçmi,ş olmaları, elle tutulabilir bir projeyi ortaya koymaları gerekiyordu.
8 Haziran 2010 Salı
Enerji Tüketimi ve Alternatif Enerji Kaynakları
6 Haziran 2010 Pazar
Korza Ekibi Totem Yapti..
3 Haziran 2010 Perşembe
Tidying Up Art
2 Haziran 2010 Çarşamba
Kirk Kez Dersen Olurmus..
Uzun sure dusunup, iki gece uyumayip, test suruslerine ve uykularina ciktikan sonra sonunda kararini veren Mert, motor almaya karar verdi, ve hatta dahasi da fazlasi ile MOTOR ALDI...
Iki haftada motor almaya karar veren ve BUGUN ALAN, Mert, gelecekteki planlarinin caddeleri turlamak, kizlara laf atmak ve hatta belki de on tekeri kaldirmak oldugunu soyledi.. Kim bilir, belki bir cilginlik yapip yazlik mont, hatta daha da otesi kask ve ehliyet de alir...
Mert Yasar, seni severiz, sayariz, uslu dur, adam gibi motor kullan, kaza bela yapma, hayirli gunler yasa.. Gule gule kullan kardesim...